Hani bir tane "Türk Cehennemi" fıkrası vardır:
Adam ölmüş, öbür tarafta muhtelif cehennemleri gezdiriyorlarmış, birini seçsin diye. Rus Cehennemi dedikleri bir kapıyı açmışlar, içeride zebaniler ciyak ciyak bağıran adamlardan kerpetenle et koparıyor. İngiliz Cehennemi dedikleri başka bir kapıyı açmışlar, zebaniler nefes nefese kalmış adamların kafalarını suya sokup sokup çıkarıyorlar. Alman Cehennemi dedikleri başka bir kapıyı açmışlar, başka bir kıyamet. Amerikan Cehennemi dedikleri daha başka bir kapıyı açmışlar, daha başka bir kıyamet. En son bir kapıya gelmişler, içeride kimse yok; ortada bir ocak ama odunu yok, yanmıyor, üstünde bir kazan ama içi boş. "Burası neresi" demiş adam; "Türk Cehennemi" demişler. "Niye kimse yok" demiş adam; "burası böyle" demişler, "bir gün ateş için odun gelir ama yağ gelmez, öbür gün yağ gelir ama odun gelmez; ikisinin birden geldiği gün zebaniler işe gelmez".
Bizimki de o hesap; Federasyon savcılıktan delilleri isteyecek, savcı delilleri hazırlayacak, Federasyon yetkilileri gidip savcılıktan delilleri alacak, etik kurulu oturup bu delilleri inceleyecek... Olmadı baştan; Federasyon iddianamenin hazırlanmasını bekleyecek, savcı iddianameyi hazırlayacak, Federasyon yetkilileri gidip savcılıktan iddianameyi alacak, etik kurulu oturup iddianameyi inceleyecek... Olmadı baştan; Federasyon zanlıların ifadesini almak için izin savcılıktan izin isteyecek, savcı izin verecek, Federasyon yetkilileri gidip zanlıların ifadesini alacak, etik kurulu oturup bu ifadeleri inceleyecek... Olmadı baştan!
İtalyanlar bir ayda çuvalın ağzını bağlayıp denize attılar, kurtuldular; bizimkiler karar verecek de iş olacak.
"Beşerin taptığı bir kendisinin heykelidir"