Bu araba Dean'in değil mi![]()
Bu araba Dean'in değil mi![]()
ANADOL'un HİKAYESİ
Anadol, Türkiye'de seri olarak üretilen ilk otomobil markalarındandır. 19 Aralık 1966'da piyasaya çıkmış ve kendisini ilk Türk otomobili olarak ilân etmiştir. Ancak ilk Türk otomobili olma durumu biraz açıklamaya muhtaçtır. Zira Anadol'dan evvel "Nobel" diye bir küçük otomobil daha piyasaya çıktı ve bir süre sonra bunun imalâtı durdu.
Koç Holding ve Ford ortaklığıyla üretilen Anadol'un tasarımı İngiliz Reliant firmasına ait olup araçta Ford firmasından tedarik edilen şase ve motorlar kullanılmıştır.
Tasarım ve mühendislik anlamında ilk Türk otomobili ise "Devrim"'dir. Devrim'den daha önce de (1953 yıllarında) otomobil imali üzerinde "deneme mahiyetinde" diye adlandırabileceğimiz çalışmalar olmuştur, buna karşın Devrim'e ilk Türk yapısı ve hattâ ilk Türk tipi otomobil gözüyle bakılabilir. (Kaynak: Vikipedi)
(Anadol Logosu)
(Not: Aşağıdaki bilgiler www.anadolturkey.com sitesinden alıntıdır.)
İlk yerli otomobil denemesi: DEVRİM
,
1960'lı yıllara kadar Türkiye'de sadece Amerikan otomobilleri ve bazı Avrupa otomobilleri bulunuyordu. Ancak ülkede bir döviz darboğazı vardı. Hem ithal edilen otomobiller, hem de bu otomobillere gerekli olan yedek parça için yabancı ülkelere önemli miktarlarda döviz akıyordu. 1960 İhtilali' nin ardından millî bir otomobil yapılması için Devlet Başkanı Cemal Gürsel' in ilgisi ve desteği ile Eskişehir Demiryolları Fabrikası'nın Cer Atölyesi'nde, çeşitli otomobillerden toplanan aksamlardan örneklerle, elde imal edilen motor, kaporta ve benzeri parçalarla bir kaç ay içinde Devrim ortaya çıktı. Ford Consul tarzı olan bu aracın çizimleri dahil 140 günde yapıldığı bilinmektedir. Bu kısa süre nedeniyle, camı başka bir otomobilden, farı başka bir otomobilden adapte edilerek oluşturulmuştu. Bu şekilde biri beyaz, diğeri siyah renkte 2 prototip imal edildi. Eskişehir'den trene yüklenen ve benzin depoları talimatlara göre boşaltılan prototipler törenlere yetiştirilmeye çalışılırken, kalabalık ve telaş yüzünden benzin deposu doldurulamayınca, tören sırasında benzini bitti. Basında çıkan "Devrim yolda kaldı" manşetleri ve eleştiriler nedeniyle de proje rafa kaldırıldı.
(DEVRİM)
Böylece, Türk otomotiv endüstrisi için atılmış büyük bir adım, maalesef daha ilk aşamasında engellenmiş oldu. Otomotiv sektörünün ikinci denemesi, ancak ilk seri üretimi olan "Anadol" ise, o dönemin dünya otomotiv devlerinin ve Türkiye'deki uzantılarının geniş engelleme çabalarına karşın, bundan 6 yıl sonra (19 Aralık 1966) olağanüstü özverili bir sürecin sonunda, üretilmeye başlanacaktır (Devrim otomobili TCDD Eskişehir Fabrikası' nda görülebilir).
Anadol'un Tarihçesi:
Sanayici Vehbi Koç'un yerli otomobil üretmek gibi bir hayali vardı. Aslında Vehbi Koç'un otomobil sevgisi eskilere dayanıyordu. 1928 yılında Ford ürünlerinin Ankara bayisi olan Koç, II. Dünya Savaşı'ndan sonra da İtalyanlar'la Fiat traktörlerinin Türkiye'de üretimi için işbirliğine girmişti. 1959'da kurduğu Otosan Fabrikaları'nda Ford markası altında kamyon üreten Koç, 1960 senesinde Ford Consul otomobil montajı,1963-1965 yılları arasında da 240 adet Ford Taunus 17M station wagon otomobil montajı yapmıştı ve artık Otosan çatısı altında bir Türk otomobili üretmek istiyordu. Koç, Türkiye'de otomobil üretimiyle ilgili olarak Ford'la görüşmeye gittiğinde firma yetkilileri ona küçük rakamlarda üretim yapmanın anlamlı ve kârlı olmadığını anlattılar ve otomobil ithal ederek satmaya devam etmesini salık verdiler. Çünkü 1966 yılında Türkiye'de 91.000 araçlık otomobil parkı vardı ve yıllık otomobil satışları da 2.000 ile 3.000 adet civarındaydı. Ancak Koç yılmadı; çünkü ona göre ithalat, döviz kaybı demekti.Bununla birlikte Ford yöneticilerinin de belirttiği gibi yılda 23.000 adetlik üretim, yapılan yatırımı amorti etmezdi; çünkü bir otomobilin kalıp maliyeti 50 ila 60 milyon doları buluyordu ve bu da her bir otomobile sadece kalıp maliyeti için 4.000 dolarlık amortisman payı demekti. Bu paraya o yıllarda neredeyse bir otomobil satın almak mümkündü.
Sac karoserli bir otomobilin küçük üretim rakamlarında pahalıya mal olması, Koç Grubu'nu yeni arayışlara yöneltti. 1963 yılında Otosan'ın Ankara'daki dağıtım şirketi Otokoç'un önünde oturan Bernar Nahum (Otomotiv Grubu Başkanı) ve Rahmi Koç'un dikkatlerini yedek parça almak için gelen bir bayinin pikabı çekti. Pikabı incelemeye başlayan Bernar Nahum ve Rahmi Koç, aracın karoserinin sacdan yapılmadığım anladılar. Bunun üzerine motor kaputunu açınca İsrail yapımı (Autocars Co.) bir kasaya sahip olduğunu gördüler. Aracın sahibi, karoserde "fiberglas" isimli yeni bir malzeme kullanıldığını söyleyince bu yeni malzeme Koç' ların ilgisini çekti.Ekim 1963'te fiberglas malzemesinin imalat tekniklerini incelemek için İsrail'e giden Rahmi Koç, seyahat dönüşünde hazırladığı raporda İsrail'deki fabrikada fiberglas karoserin çok ilkel ve özensiz metotlarla üretildiğini ve İsrailli üreticilerle işbirliği yapılamayacağını kaydetti. Bu arada İsrail'deki üreticinin teknolojisini İngiltere'deki Reliant fırmasından aldığı, Reliant otomobillerinde de fiberglas malzeme kullanıldığı öğrenildi. Bernar Nahum, Reliant'ın yöneticisi Raymond Wiggin'le Ocak 1964'te Atina'da görüştü; Mayıs ayındaysa Vehbi Koç, Rahmi Koç ve Bernar Nahum Reliant'ın İngiltere Tamworth/Staffordshire'daki tesislerini ziyaret ettiler.
Reliant'ın gerek teknolojisi, gerekse üretim prosesleri oldukça moderndi. Reliant firması, önceleri motorsiklet bazlı hafif araçlar yapmaktayken bu imalatı geliştirmiş ve özellikle 3 tekerlekli araçlarda (Regal, Robin, Kitten, Bond Bug vs.) uzman bir üretici olmuştu. Ayrıca yüksek performanslı spor otomobiller (Scimitar, Sabre vs.), aile otomobilleri (Rebel) ve hafif ticari araçlar (Ant) ile iç ve dış pazarlar için bir çok model ve prototip üretmekteydi.
Koç Grubu Reliant'la işbirliğine olumlu bakıyordu. Ancak Türkiye'ye dönünce projeyi Başbakanlık'a onaylatmak gerekiyordu. Başbakanlık ise Makina Kimya Endüstrisi'nin onayını istedi. Ancak MKE'nin teknik kadrosu, yeni bir üretim sistemiyle imal edilecek bir otomobili onaylamayacaklarını belirtti. Böylece fiberglas otomobil doğmadan sekteye uğradı. Bu arada, Otosan'da üretilen Ford kamyonlarının orijinal tasarımı değişti. Ancak bu tasarım değişikliğini Türkiye'de çabucak uygulamak zordu. Maliyet nedeniyle sürücü kabinini fiberglastan imal etme fikri Otosan'da kabul gördü. Ford'dan onay alınarak Reliant'a bir şoför kabini yaptırıldı. Bu projenin hayata geçmesi ve malzemenin kendisini kanıtlaması Koç'u cesaretlendirdi ve harekete geçirdi.
Vehbi Koç Reliant'a giderek bir prototip yaptırmak ve prototipi ilk fırsatta Ankara'daki hükümet yetkililerine göstermek istiyordu. Prensip olarak prototipin 2-kapılı olması (fiberglas üretimi o dönemde ancak 2-kapılı üretime müsaitti) ve motor, vites kutusu ve diferansiyelin Ford'dan alınması kabul edildi. Aracın dizaynı küçük otomobil ve yüksek performanslı otomobiller konusunda uzman olan David Ogle'a ait Ogle Design tarafından üstlenildi. Ogle Design, sadece otomobil değil bir çok alanda tasarım yapan çok başarılı bir firmaydı. Bizim Anadol'u, bu ekibin şefi Tom Karen dizayn etti. Aslında bu araç, Ford Cortina taslakları ve Ogle Design firmasının Reliant için tasarladığı yüksek performanslı Scimitar Coupé modeli baz alınarak tasarlandı. Prototipin imali sırasında hükümet değişti. Yeni hükümetin Sanayi Bakanlığı projeyi onaylamak için prototipi incelemek istedi.Reliant tarafından FW 5 (Four Wheeler 5) olarak adlandırılan prototip, tam olarak hazır olmamasına rağmen yola çıkarıldı ve İngiltere'den İstanbul'a 63 saatte geldi. Otomobili 22 Aralık 1965'te inceleyen ve deneme sürüşü yapan Sanayi Bakanlığı yetkilileri, üretimi 10 ayda gerçekleştirmeleri ve fiyatının 30.000 liranın altında olması şartıyla üretim izni vereceklerini açıkladılar.
10 Ocak 1966'da resmi başvuru yapıldı. 1966 hummalı bir çalışma yılı oldu Otosan için... Bu arada otomobile isim koymak için bir anket düzenlendi. Ankete gelen 100.000'i aşkın mektupta 2000'den fazla isim önerisi vardı. Bunlar içinde en beğenilen Veko (Vehbi Koç), Anadolu, Anadol, Otosan gibi teklifler olmuştu. Divan Oteli'nde yapılan dört ayrı toplantı sonunda bu isimler arasında yeni otomobile "Anadol" ismi uygun görüldü.Planlandığı gibi 19 Aralık 1966'da ilk yerli otomobil olan Anadol üretim bandından indi. Otomobilin satış fiyatı 26.800 liraydı ve bu rakam 1966'daki döviz kuruyla 2.980 dolara eşitti. İlk üretilen 2-kapılı Anadol'da (A1) 1.2 litrelik (1198 cc Anglia) Ford motoru vardı. Motor hacmi 1968'de 1.2 litre'den 1.3 litre'ye yükseltildi. İlk yıl 1760 adet üretilen Anadol'un binek modellerinin üretimi, daha sonraki yıllarda 7.000'e kadar ulaştı. Seriye 71 yılında 4-kapılı Anadol (A2) da katılırken 2-kapılı modelin üretimi 1975 yılında sona erdi.
(devamı için tıklayınız...)
MODELLER:
(İlk ANADOL: A1 MkI modeli)
(A1 MkII modeli)
(A4 STC-16 modeli)
(A5 SV-1600 modeli)
(A6 Böcek modeli - Sadece 203 adet üretilmiştir)
(A8 16 ve 16 SL modelleri)
(P2 Otosan 500 modeli)
(P2 Otosan 600D modeli)
Anadol hakkındaki şehir efsaneleri:
(uludağ sözlükten alıntıdır)
- dış kaplamasının altındaki malzemede saman olduğu ve eşşeklerin kemirdiği iddia edilen araba.
- anadol marka arabanız evinizin önündedir sabah bi kalkarsınız baktığınızda arabanızı inekler yemiş diye efsanesi olsan araba.(hakkaten yirler mi bilmiyorum)
- koyunlar tarafından yenen bir kaportaya sahip efsane araç. öyle ya da böyle jetpa'nın imza'sından daha türktür.
- koyun, keçiden sonra bir de eşek yemi olan otomobil markası. eğer delik kaportalı bir anadol görürseniz, bilin ki bir eşeğin dişlerinin izleridir onlar. dedeminkini yemişlerdi, ordan biliyorum. yediği kadar da vardı, sunta gibi bir şeyden yapmışlar arabayı.
ama bu eşek yemi arabaya arkadan bir mercedes bindirdiydi; mercedes göçtüydü, anadol'da çizik yoktu. o da enteresandır.
- köylerde falan anadol u ortadan kesiyolar. eşşege ata bağlayıp fayton gibi kullanıyolar. şahit oldum buna. bir kez daha yaratıcı türk zekasına hayran kaldım. (ekşi sözlük)