Yıl 2001, 12 yaşındayım.

Galatasaray'ın üst üste 4 yıl şampiyon olup Uefa ve Süper Kupayı kazandığının bir sonraki sezonu oynanıyor. Daha önce mahalledeki çoğu arkadaşım bu süreç yaşanmadan önce Fenerbahçeliyken kimi Galatasaraylı oldu kimi diğer takımları tutmaya başladı ama ben Fenerbahçe'yi desteklemekten vazgeçmemiştim.

Fenerbahçe ligde önceki senelerde olduğu gibi yine çalkantılı ilerliyor diken üstünde maçlar oynuyordu. Ama ben takımıma inanıyordum 4 sene boyunca bekledim, bu sene olacaktı. Kadıköyde Antep maçı oynanıyordu ve ben yine radyo başındaydım. Sadece dinleyerek takip etmek, gerisi sadece hayal, muazzam...

İlk yarı Antep skoru 3-0 yapmış ve bende inanılmaz bir hayal kırıklığı yaratmıştı. O ana kadar tutkulu olduğum bu renklerden hiç bu kadar kopmamıştım, kızdım radyoyu duvara fırlatıp kırdım ve geçtim yatağa uyumaya, Artık tutmayacaktım Fenerbahçe'yi, kimseyi de tutmayacaktım. Sabah oldu televizyonu açtım ve maçın 4-3 bittiğini öğrendim, bir çocuğa dünyanın en iyi, en güzel hediyesini verseniz bu kadar mutlu olamazdı, kendime kızdım çünkü bu kadar inandığım bu kadar sevdiğim renklerden vazgeçme noktasına gelmiştim ama "kimseyi tutmam" diyerek açık kapı da bırakmadım değil : ) Sene sonunda şampiyon olmuştuk, uzun süren beklentim gerçekleşmiş, nihayet muradıma ermiştim.

Ve bugün
Aradan 11 yıl geçti, hayatım boyunca o Antep maçındaki ani üzüntü dışında hiç bu kadar Fenerbahçe'den soğumamıştım. Hayatımın parçası olan bu takım birilerinin arka bahçesi, çıkar uğraşları ve güç oyunlarının odak noktası haline geldiğini görmek oldukça üzücü. Bu durum düzelir mi, Fenerbahçe zengin, güçlü adamlarının çıkar aleti olmaktan çıkar mı , olsa bile ne zaman olur bilmiyorum. Ama benim ölümüne sevdiğim bir Fenerbahçe varsa o da bu Fenerbahçe değil ondan eminim.