Takım baskıyı hala kaldıramıyor. Rakibe önde basamıyor ve rakibin oyununu daraltamıyor. Çok kolay geçilebilen bir takımız. Maçı çabuk bırakıyoruz. Dakika 65'lerde başlayan o isteksizlik, futbol izlemeyi resmen bir katliama dönüştürüyor. Resmen sıkılıyorum izlerken, ne zaman gol yiyeceğiz, acaba kim hata yapacak ya da kim oyundan çabuk düşecek diye izliyorum.
Ben bir kaleci daha görmedim 32 yaşında olacak ve topu oyuna her soktuğunda takımına özellikle defansına zor anlar yaşatacak. Yerden gelen toplara atlayamıyor. Bugünkü yediğimiz golü tekrar izleyin, gövdesini yere koyamıyor uzanmak için; onun yerine kol dirseğinin üstüne atıyor kendini. Oysaki gövdesini yere bırakıp, kolunu uzatsa topu kurtaracak. Bunu her zaman yapıyor. Ayrıca her çıkışta topu yumruklayamıyor, geri dönüşünde de her seferinde bir sorun. Her geri pasta eli ayağına dolanıyor. Bu tecrübeleri edinebilmek için daha kaç maça çıkmalı? Daha kaç yaşına basmalı?
Orta sahamız rezalet. İleri top çıkarabilen bir oyuncu yok, tabi Salih dışında. Sürekli alınan toplar, Yobo'ya, Bekir'e ya da Ziegler ve Gökhan Gönül'e gidiyor. Başını kaldırıp, Kuyt'a, hatta ve hatta yanındaki futbolcuya veren daha görmedim. Yaratıcılık sıfır, oyuna direnme ve istekte sıfır.
İlerisi için söylenebilecek çok fazla bişi yok. Top gelmeyince, onlarda pozisyon alamıyor. Topu taşıyıp kendileri bişiler yapma derdindeler.
Futbolumuzu hala beğenmiyorum. Bunu Plzen'in ilk maçında da yazınca tepki almıştım; kişisel başarılar sonucu bu skorları elde ediyoruz her kulvarda.
Ortada bir emek var, başarı var. Tebrik ediyorum...