Robben'i Madrid'de görmek süper olur.
Robben'i Madrid'de görmek süper olur.
So what?
Saike
Açıkcası canlı izlemedim ama Fm ye göre iyi transferler.
So what?
Saike
ya arkadaşlar fabregas robinhoyla takas mı edilir yapmayın ya.robinho 2 sezonda yaklaşık 15 gol atmış.ingiltere liginde bir breziyalı ne yapabilirki bu fizikle,tevez kadar bile performans gösteremez bence.üstelik fabregastanda 3-4 yaş büyük.dick doğru demiş.ikisininin takasını düşünülemez bile.bunu düşünenlerin futbol bilgisinden şüphe duyarım ne bu ya.
Haberlerde Hamburg’un orta sahası Rafael Van der Vaart'ın Atletico Madrid’e gideceği konuşuluyor.
Atletico Madrid’in La Liga’da büyüyen hedefleri ve aynı zamanda Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edecek olması, Hollandalı oyuncunun aklını çeliyor. İspanya’dan gelen haberlere göre Van der Vaart, İspanya’da top koşturmak istiyor.
Hollandalı’nın bonservisinin 23 milyon avro olmasına rağmen Atletico’nun bu oyuncuyu almakta kararlı olduğu, bonservis bedelinin biraz daha aşağı çekilmeye çalışılacağı öğrenildi. Atletico'nun 15 milyon avro ödemeye razı olduğu konuşuluyor.
Atletico başkanı Jesus Pitarch, konu hakkında; Van der Vaart gibi oyuncuların çok pahalı olduğunu ve pahalı oldukları kadar da iyi oyuncular olduklarını söyledi. Başkan ayrıca, Ağustosta başlayacak Şampiyonlar Ligi ön elemeleri öncesi güçlü bir takım kurmak zorunda olduklarını belirtti.
Van der Vaart ise önceden yaptığı bir konuşmada, yalnızca büyük bir kulubün yaptığı bir teklife evet diyeceğini söylemişti.
Şu an için Atletico transfer görüşmelerini bir an önce sonuca bağlamak ve peşinde Juventus gibi bir çok Avrupa devinin bulunduğu Hollandalıyı renklerine katmak istiyor.
Bir şampiyonluk serüveni; R. Madrid
Orijinal adı Sociedad Madrid Football Club olan ancak Kral Alfanso tarafından verilen bir kutsama unvanı sonucu Real ön adını alan, 2000 yılında yüzyılın takımı seçilen ve o zamandan beri isim yapmış tüm önemli yıldızları transfer ederek (Zidane, Figo, Ronaldo, Beckham gibi...) Los Galactios ünvanını alan Real Madrid, 4 yıllık süren La Liga şampiyonluk hasretine 2006- 2007 sezonunda son vererek taraftarlarını mutlu etti.
Bu 4 yıllık süreçte birçok çalkantılı dönemden geçen Real Madrid'in düşüşe başladığı olay , 2002- 2003 sezonundaki Vicente Del Bosque'nin teknik direktörlüğündeki şampiyonluktan sonra, o zamanki başkan Florentino Perez’ in Del Bosque'yle sözleşme yenilememesi oldu. Madrid ekibine yıllarını vermiş Del Bosque yerine Portekizli Carlos Queiroz'u getirilmesi ile hayal kırıklıklarıyla geçecek yıllar başladı. Bu süreçte sürekli teknik direktör yenileyen ve aralarında Camacho, Luxemburgo gibi ünlü teknik direktörlerinde yönettiği Real Madrid bir türlü istenilen başarıları yakalayamadı.
Bu süre zarfında kadroya Zidane , Ronaldo , Beckham ,Baptista , Woodgate , Samuel gibi yüksek ücretli transferlerin yapılması da başarıyı getirmedi. Bunun başlıca nedeni ise hem kadrodaki çoğu oyuncusunun başarılara doymuş yıldızlardan oluşması hem de bunları takım haline getirebilecek ve sahada oynatabilecek teknik direktörün olmamasıydı. Bunu da yapabilecek tek kişi vardı... 1996- 1997 sezonunda bir sezon çalıştırdığı R. Madrid'i Ronaldolu Barcelona önünde şampiyon yapan İtalyan teknik adam Fabio Capello.
Başkan Florentino Perez'in 2 Temmuz 2006 da istifa etmesiyle başkanlığa oturan Ramon Calderon'un ilk icraatı Don Capello'yu takımın başına getirmekle oldu. Capello da gelirken yanında Emerson ve Cannavaro gibi 2 önemli oyuncuyu getirdi. Mahamadou Diarra , van Nistelrooy ve son maçta şampiyonluğu getiren gollerin sahibi José Antonio Reyes, Arsenal'den kiralık olarak kulübe kazandırıldı.
Sezona iyi bir başlangıç yapan takım, ilk 5 maçta yenilgi yüzü görmeden 11 puan toplarken herkes Capello'nun sihrine daha da çok inanmaya başladı. Ancak 6. haftada Getafe deplasmanında alınan yenilgiyle beraber geçen sezonlarda yaşanan istikrarsız bir süreç başlamış oldu. Taraftarlar ve basın Capello'nun defansif bir futbol oynattığından şikayetçiydiler ve bu yıldızlar topluluğunun daha çok hücuma yönelik oynamalarını istiyorlardı.
Ancak başarısız geçen 4 sezonda savunmada büyük problem çeken Madrid ekibinin temel sorununun defans olduğunu söyleyen Capello bu eleştirelere kulak tıkayarak kendi oyun felsefesini takıma adapte etmeyi başardı. İlk 19 maç bittiğinde 12 galibiyet 2 beraberlik ve 5 yenilgiyle Barcelona'nın 1 puan gerisinde ligi 38 puanla üçüncü sırada tamamladılar. Bu sürede onlar için çok önem taşıyan ve son yıllarda üstünlük kuramadıkları Barcelona’ yı Santiago Bernabau da 2 – 0'la geçerek taraflarını sevindirdi. Buna rağmen teknik direktör Capello eleştirilmeye devam ediyordu. Gerek büyük umutlarla transfer edilen Cassano ile olan problemleri, takımın en büyük kozu Ronaldo ile olan kilolarıyla ilgili diyalogları gerekse Beckham'ın Amerika'ya transfer olmasıyla onu kadro dışı bırakması nedeni ile eleştirilerin ardı arkası kesilmiyordu.
Ocak ayı ara transferinde takımın en çok ihtiyacı olan gençleştirme operasyonu yapılarak yeni Roberto Carlos olarak anılan Brezilyalı Marcelo , Arjantinli Gago ve Higuain yüksek transfer ücretleriyle takıma katıldı. Ancak bu dönemde Brezilyalı forvet Ronaldo Milan'a transfer olarak forvet hattında büyük bir boşluk doğmasına yol açtı. 20 ve 21. haftalarda Villarreal ve Levante karşısında alınan 2 yenilgiyle düşüşe geçen Real Madrid, 22. haftadaki Sociaded galibiyetiyle çıkış sinyalleri verse de 3 haftada arka arkaya aldığı beraberlikler sonucunda 25. hafta sonunda 4. sırada ve lider Sevilla'nın 6 puan, 2. Barcelona'nın ise 5 puan gerisine düştü.
26. haftada Nou Camp'ta Barcelona ile ölüm kalım maçına çıkan R. Madrid, çok iyi bir oyun ortaya koyarak 3 kere öne geçtiği mücadelede son dakikada Messi'nin golüne engel olamayarak galibiyeti kaçıran taraf oldu. Ancak gösterilen mücadele ve oyun, Los Galactios'un sezon sonuna kadar şampiyonluğu kovalayacağının sinyalleriydi.
Bu arada şampiyonlar ligi çeyrek finalinde Bayern Münih'e ve Kral kupasında da R. Betis'e elenilmesi artık tek hedefin lig olduğunu gösteriyordu. 3 haftalık galibiyet serisi yakalayarak liderle arasındaki puan farkını 2'ye indiren ve şampiyonluk için oldukça ümitlenen takım, 30. haftada Santander deplasmanında bir hakem katliamına kurban giderek 1 – 0 öne geçtiği mücadelede tartılşmalı 2 penaltı sonucu sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Ancak bu mağlubiyet R. Madrid'in sezon sonuna kadar alacağı son mağlubiyetti. Sonrasında 6 haftalık galibiyet serisi yakaladılar.
Bu galibiyetler arasında 2 maç var ki Madrid ekibinin şampiyonluğu ne kadar istediğinin bir göstergesiydi belki de... 34. haftada Espanyol'uu ağırlayan Madrid ekibi ilk yarıyı 3 – 1 yenik kapadığında, herkes artık bu işin bittiğini düşünüyordu. Ancak 2. yarıda öyle bir Real Madrid vardı ki buradan maçı çevirerek rakibini 4 – 3 yendi ve eski R.Madrid'in üstüne sünger çektiğini gösterdi. Bir sonraki haftada Huelva deplasmanında maç 2 – 2 devam ederken uzatma dakikalarında R. Carlos'un attığı gol şampiyonluğu işaret ediyordu.
37. hafta ise futbolda herşeyin saniyeler içinde değişebileceğinin belgesiydi. Barcelona'nın önünde averajla lider durumda bulunan R. Madrid, zorlu Zaragoza deplasmanına gidiyordu. Barcelona ise Katalan derbisinde Espanyol'u sahasında ağırlayacaktı. Barcelona'nın kazanacağı düşünen ne kadar çok kişi varsa R. Madrid ise puan kaybedeceğini o kadar çok kişi düşünüyordu. Bu düşünceler her iki takım açısından son dakikaya kadar doğrulanıyordu ancak Zaragoza da V. Nisterooy'un attığı golle beraber saniyeler sonra Nou Camp'tan gelen Espanyol'un gol haberi bir anda her şeyin tersine dönmesini sağladı.
Belki de bu gol dünya yıldızı olmaya aday olarak görülen Arjantinli Messi'nin futbol hayatını da olumlu yönde etkiledi. Çünkü Maradona ‘ nın 1986 Dünya kupasında İngiltere'ye birçok oyuncuyu çalımlayarak attığı golün aynısı Getafe karşısında atan Messi, aynı Maradona'nın yine aynı İngiltere karşısında attığı ve “ Tanrının eli “olarak adlandırılan golünün benzerini Espanyol karşısında attı. Şampiyonluk kaderini böyle “kötü” bir golle etkilemek istemesi kabul edilebilecek bir davranış değildi. Sonuçta Maradona ‘nın attığı gol “ Tanrının eli “ olarak adlandırılmıştı ve Barcelona'nın son dakikada yediği gol de “ Tanrının adaleti “ olarak adlandırılacaktı.
Bu sonuçlardan sonra son haftaya averajla lider giren R. Madrid sahasında Mallorca karşısında yenik duruma düşüp Barcelonalılara kısa bir süre sevinç yaşatsa da, inanılmaz şeylerin olduğu sezonda şampiyonluğu kendi evlerinde bırakacakları düşünülemezdi. Ve özledikleri bekledikleri şampiyonluğa kavuşarak 30. La Liga şampiyonluklarını kazandılar. Böylece Avrupa lig şampiyonları arasında en çok şampiyon olan takım ünvanını, PSV Eindhoven ile paylaşmaya son verdiler.
Bu zaferde kuşkusuz Fabio Capello'nun emeği tartışılamaz. Beckham'ı kadro dışı bırakma yanlışından çabuk dönerek onu oynatmaya başlatması, mücadele eden oyuncuyu yıldız oyunculara tercih etmesi, oyuna pozitif yönde müdahale edebilmesi, taktik ve motivasyon yönünden futbolcularla iletişimi kısacası her şeyiyle dünyanın en iyi teknik adamı olduğunu yine gösterdi. Beckham'ın belki de futbol hayatının en iyi ve mücadeleci maçlarını çıkartarak R. Madrid'teki bu son sezonunda şampiyonlukta söz sahibi olması ve sadece özel hayatıyla gündeme geldiği R. Madrid'ten futboluyla veda etmesi, Roberto Carlos'un şampiyonlukla 11 yıl formasını giydiği R. Madrid'ten herkesin önünde eğilerek Fenerbahçe ‘ye uğurlanması, Van Nisterooy'un golcülüğünü burada da konuşturarak ilk sezonunda 25 golle gol kralı olması ve Altın ayakkabı ödülünü 1 golle Totti'ye kaptırması da R. Madrid' in şampiyonluk yaşadığı bu sezonda akıllarda ve tarihde yer alacak anılardı.
Bu sezon İspanya'nın kralı Real Madrid oldu, bakalım seneye La Liga'nın kralı kim olacak. Bir başka şampiyonluk serüveniyle görüşmek üzere…
Mustafa MERAY
28.06.2007
Kaynak : Sporx.com
Çok uzun bir yazı.Okumadım..
Ama güzel bir yazı olduğuna eminim..(:
İlahi adalet yerini buldu,Barcelona Şampiyon olamadı
Forumlarımızda küfür etmek yasaktır. Küfürlü mesaj yazdığı için hesabı kapatılmıştır.
Bu yolculunda Real i sonuna kadar destekledim... Yaklaşık 15-16tane maçını izledim... Gerçektende çok zor şartlardan aldı Şampiyonluğu... Bugra sağol...
Van der Vaart çok kaliteli bir futbolcu, onu bir dönem Real Madrid de istemişti ama o gitmemişti, bir türlü büyük bir kulübe gidemedi, o kadar yetenekli olmasına rağmen Hamburg gibi kalbur üstü bir takımda oynuyor. İnşallah hakettiği takıma gider, bence At Madrid onun için küçük bir takım ama bir basamak olabilir, orada göstereceği performans ile Barcelona, R.Madrid veya diğer liglerden büyük takımlara gidebilir.
Saviola'ya bak, 18 milyon Euro'ya geldi Barcelona'ya ve sözleşmesi bitince de Barcelona gönderdi, hem de hiç para kazanamadan. R.Madrid'e gitti, orada da bir şey yapamadı ve 5 milyon Euro gibi cüzzi bir rakam isteniyor. Türk kulüplerinden biri alsa büyük iş başarır, gelecek vaad eden kaliteli bir oyuncu ama gideceği kulüpte kendisini yeniden kanıtlamalı. Herhalde bundan sonra ufak bir takıma gider R.Madrid ve Barcelona düzeyinde bir takıma gideceğini sanmıyorum.
Mallorca, Ibagaza ve Güiza gibi iki önemli ismini sattı ama bunun sebebi mali sıkıntının yaşanması. Villarreal'de başarılı olabilir Ibagaza, Riquelme gibi hayal kırıklığı yaratacağını düşünmüyorum.
İspanyol futbolunu yakından takip eden gazeteci Graham Hunter, Valencia’nın, içinde bulunduğu finansal zorluklar sebebiyle iki oyuncudan birini elden çıkarmak zorunda olduğunu belirtti.
Valencia, La Liga’da berbat bir sezon geçirdi. Düşme potasına yakın bir sıralamada ligi bitirdi. Ayrıca Şampiyonlar Ligi’nde grubu sonuncu bitirerek turnuvaya erken veda etmesi, Valencia’da tehlike çanlarının çalmaya başladığının göstergesi.
Geçen sezon Copa del Rey’i kazandılar, fakat bu teknik direktör Ronal Koeman için ufak bir teselliden öteye geçemedi.
Kulüp şu anda bir yığın borçla uğraşırken, Sky Sports’a konuşan Graham Hunter, kulübün iki büyük yıldızından bir tanesini, yani Villa ya da David Silva’dan birinin satması gerektiği söyledi.
Hunter sözlerine şöyle devam etti:
“360 milyon avroluk bir borç… Bu borçtan kurtulmanın tek yolu bu oyunculardan birini satmaktan geçiyor.”
“Şimdi statlarını satıyorlar, zamanında paralarını oyunculara yatırdılar ve gerçekten büyük paralar kaybettiler. Şimdi hala onların paralarını ödüyorlar.”
“Aslında bütün oyuncularını satmalarına gerek yok. Silva veya Villa’nın bu yaz içerisinde başka bir kulübe gitmesi, onların borçlarını temizlemeye yetecek gibi görünüyor.”
Hunter yazısında, Villa’nın olası bir Liverpool transferi hakkında da görüşlerini belirtti:
“Gerrard'ın önünde Torres ve Villa, Liverpool’u hem Şampiyonlar Ligi’nde hem de Premier Lig’de çok daha güçlü bir konuma getirir”
Turnuvadaki takimimdan biliyorum(Mallorca) Ibagazanin sut atmaya gucu yok ama yinede Mallorca`nin CA`si en yuksek futbolcu
Kadro zaten harika, bir iki takviyeyle seneye iddialı olabilirler. Kaleci neden arıyorlar anlamıyorum, Hildebrand varken. Alberto Zapater'i alırlarsa büyük iş başarmış olurlar ama ellerinde Banega gibi bir isim de var. Kadroları süper, hocaları iyi iş çıkaracak mı bakalım seneye, göreceğiz.
Atletico'ya gideceğine Hamburg'da kalsın.Atletico onun için küçük sayılır.Daha büyük kulüplere gitmeli ama sanırım Hamburg başkanı onun sürekli takımda kalmasını istiyor.
atletico onun için küçük mü kalır?
görende messi kaka yı falan gündeme almış sanır atleticoyu..van der vaart daha neki.
zaten yedekte luis garcia,reyes ... bir sürü adam var taktiğe uymayan adamla başkan niye bu kadar ilgileniyor anlamıyorum.
istiyorsa kalsın paşa paşa takımında almanya, hollanda ligine benzemez la liga.
360 milyon avroluk borça villa ya da silva nasıl yetiyor benim matematiğim almıyor bu cümeleri.
Daha iyi bir isim getirilebilirdi. Metzelder'e gelince başarısız bir form grafiği çizer.
Ustari'de açıkçası gelecek var ama bu gelecek milli takımda olur diye düşünüyorum. Ochoa, Kameni, Rybka gibi kaleciler varken, Ustari'ye sıra gelmesi zor gibi gözüküyor. Ancak; Getafe adına güzel transfer denilebilir.
Takımı satsan bu kadar eder anca.
Valencia çok oyuncu aldı son dönemde mecburen adam satıcaklar...
takımın eli armut toplamıyor yine para kazanırlar da villayı satsan 60m€ gelse ki aşırı büyük kimse vermez,Geriye kalan 300 ü takımın ödemesi zor.Yanında Silvayı da yollasan,bi 50 gelse 250.Albiol da gitti 210.Belki o zaman.
Bek için çok kötü, açık için çok iyi.
Messi solak, sola çeksinler artık, gına geldi.
TURKSPORTAL Interactive - FM Türkiye
Cengiz Haskan
Fenerbahçe Araştırmacısı
Barcelona nasıl bir kadroyla oynayacak, merak ediyorum doğrusu:
4-5-1 oynasa;
Henry
Sol Açık - Xavi - Keita - Iniesta - Messi
Abidal - Pique - Puyol - D.Alves
Yaya Toure yedek kalacak sanırım. Sol açığa ihtiyaçları var, bir de kaleciye.
euro 2008 den sonra henry oynatılırsa hala yuh derim eto'o gitmezse o oynar yine ,gidersede adebayor,villa vs biri alınıp o oynar.
sol açık için ise silva ya da arshavin olabilir.ama silva daha kaliteli ve çok genç 22 ya da 23 yaşında sanırım 1. tercih o olmalı.