FIFA kokartlı Süper Lig hakemi Fırat Aydınus ve Hüseyin Göçek, bilgisine başvurulmak üzere emniyette ifade veriyor.
FIFA kokartlı Süper Lig hakemi Fırat Aydınus ve Hüseyin Göçek, bilgisine başvurulmak üzere emniyette ifade veriyor.
Olay bundan ibaret resmen saçmaladılar.Birgün söyledği ile ertesi gün söylediği birbirine yanaşmıyor bile.Bu kadar tutarsız olunmaz.
Avrupa konusu tam fiyasko.Kendi insiyatiflerine kalmış ne demek yahu?Sen ne güne duruyorsun orda?Bırak git o zaman kardeşim.
Zaten şu ülkede futboldan hazetmiyordum dahada beter ettiler.Artık ne lig ne başka birşey seyredilir.
abi verdiğin alıntıda koyulaştırdığın yeri tüm paragrafı birden okumanı tavsiye ederim. senin söylediğinin aksine hiçbir maçta kesin şike var diyemiyoruz diyor.
Nasıl bu durumda insanları dinlemeden herkesin yargısız infaz yapmalarını beklemesini anlamıyorum.
yapılan tek hata vardır. o da liglerin ertelenmesidir. en baştan biliniyordu zaten. avukat faik söyledi: kozmik oda kavramında savunma hakkı diye bir şey yok. yargısız infaz mı yapsınlar. tff en başta durumun böyle olacağını anlamalıydı. ama şuan verdiği karar en doğru karardır. ötesi yok
Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.
Öncelikle bir yanlış anlaşılmayı gidereyim. Yazdığım her şeyi sana ithafen yazmadığımı söylemek istiyorum. Özellikle son cümle kesinlikle sana ithafen yazılmış bir cümle değil, şu an medyada yer alan haberler ve oluşan kamuoyuna ilişkin yazılmış bir cümleydi ve kesinlikle arkasındayım. Etik Kurulu'nu eleştiren herkes için geçerli o yazdığım son cümle, senin için geçerli değil, yanlış anlama. Ben diğer kısımları senin yazına göre yazdım sadece.
Son yazdıklarını görünce, tamamen raporu yanlış yorumladığını görüyorum. Ben, benim anladığım biçiminde tercümesini yapmak istiyorum sana.
Bu kısım için, şöyle bir yorumda bulunmuşsun: "Savunma alamiyoruz, elimizde sike olduguna kanaat getirebilecegimiz bazi belgeler var ama bu konuda nihai karar veremiyoruz cunku elimizde sadece etik kuruluna teblig edilen belgeler var (ilgililerin savunmasi yok) savunma tarafi olmadigi icin de elimizdeki deliller yeterli degil denilmiyormu?."Bu sekilde karar verilen durumlarda sike veya tesvik primi vakalarinin gerceklesip gerceklesmedigi konusunda bir suphe mevcuttur. Ancak bu suphe dogrultusunda kanaat getirmeye yetecek kanit bulunmamaktadir.
Savciligin gizlilik kararinin kalkmasi veya iddianamenin duzenlenmesi ile birlikte delillerin kamuoyuna acilmasindan sonra yeni delillere ulasilmasi ve TFF yonetim kurulunun, kurulumuzu tekrar gorevlendirmesi durumunda yeniden inceleme yapilmasi mumkundur.
Burda söylenen şey çok açık. Aynen şöyle:
Şike veya teşvik primi vakaları gerçekleşmediği konusunda "şüphe" mevcuttur. Ancak bu şüphe doğrultusunda kanaat getirmeye yetecek kanıt bulunmamaktadır.
Burada, senin bahsettiğin "savunma alamıyoruz, şikeye kanaat getirebileceğimiz belgeler var ama savunma tarafı olmadığı için elimizdeki deliller yeterli değil." şeklinde bir şey yok. Burada bahsedilen aynen şu:
"Ortada bir şüphe var, ancak bu şüpheyi destekleyecek ve kesinleştirecek yeterli kanıt yoktur. Şüphelerimiz, şüphe boyutunda kalmaya devam etmektedir. Şüpheler, kesinliğe dönüşmemiştir. Kesinliğe dönüşmesi içinde elimizde şüphelerimizi destekleeycek ciddi deliller olması gerekmektedir, ancak bize gönderilen 26 klasör içerisinde şike ve teşvik şüphelerini kesinleştirecek ve suç unsurunu bulundurmaya yetecek DELİL YOKTUR."
Senin söylediğin gibi bir durum olsaydı, ancak şöyle bir rapor verilebilirdi: "Şike ve teşvik şüpheleri vardır ve eldeki deliller de bunu destekler nitelikte olup yaptığımız incelemede şike ve teşvik primi tespit edilmiştir. İlgili yaptırımların uygulanabilmesi için savunma tarafı dinlenecek ve olay detaylı incelenip hüküm verilecektir."
Bunun da izahı şudur: "Savcılıkça bize yeni delillerin gönderilmesi ve TFF yönetim kurulunun bizi tekrar görevlendirilmesi durumunda yeni bir inceleme yapabiliriz."Savciligin gizlilik kararinin kalkmasi veya iddianamenin duzenlenmesi ile birlikte delillerin kamuoyuna acilmasindan sonra yeni delillere ulasilmasi ve TFF yonetim kurulunun, kurulumuzu tekrar gorevlendirmesi durumunda yeniden inceleme yapilmasi mumkundur.
Bu izah, şunu da barındırır: "Bizim elimizdeki bu deliller (26 klasör) ile şike ve teşvik şüphesi kesinliğe dönüşmemiştir. Halen şüphe boyutundadır, eldeki deliller suçun kesinleştiğini göstermemektedir. Eldeki deliller ile iddialar kesinlik boyutu kazanmadığından, yaptırım uygulanması da söz konusu olamaz. Savcılık bize yeni deliller gönderirse, yeniden inceler ve sonuca bağlarız. Mevcut deliller ile bizim bir yaptırım uygulayabilmemiz söz konusu değildir. ANCAK VE ANCAK, SAVCILIK TARAFINDAN YENİ DELİLLER GÖNDERİLİR VE BU DELİLLER İDDİALARI CİDDİ BİÇİMDE DESTEKLER NİTELİKTE BULUNUR, ŞÜPHELİLERİN SAVUNMASI DA ALINDIKTAN SONRA YAPTIRIM HÜKMÜ KURULABİLİR."
Uzun lafın kısası:
Senin ilgili raporu çok yanlış anladığını/yorumladığını düşünüyorum. Olayı sadece "savunma tarafının işin içinde olmaması" olarak yorumluyor, savunma hakkı tanındıktan sonra yaptırım uygulanacağını söylüyorsun. Oysa durum böyle değil. İnan, eğer yeterli delil mevcut olsa, suç şüpheleri ciddi biçimde delillenseydi, kurulun raporu da şike ve teşviğin tespit edildiğine dair olurdu, ancak savunma hakkına dikkat çekilip adil yargılanmaya bir an önce başlanmasına yönelik olurdu.
Son dakika..Sinan Engin'in Hürriyet'ten sonra Lig TV ile de ilişiği kesildi.
pardon sana da şöyle bir şey söylemek istiyorum eğer lig 5 ağustosta başlasaydı acaba geçen gün verilecek FENERBAHÇENİN KÜME DÜŞÜRÜLMESİ kararı çıkarsaydı mehmet ali aydınlar o zaman o kadar emeğe kim ne cevap verebilirdi HİÇ KİMSE.... çünkü haliniz ankaraspordan beter olurdu bunu açık ve net söylüyorum ben bir galatasaray taraftarıyım ama olaylara tarafsızca bakan bir galatasaray taraftarıyım ve hiç bir zaman takımım böyle işler yapmaz demem ben hiç bir zaman yapılmış ise yapılmış banane umrumda değil ne halleri varsa görsünler ben sadece saha içindeki o güzel oyuna bakarım başka da bir şeye BAKMAM....
anlatamıyorum heralde. o günden bu güne ne değişti. hiçbir şey... değişmesi de imkansızdı zaten. federasyonun hatası buydu. hıı derseniz iddianame hazırlanana kadar lig başlamasın. o da yetmez. o iddianame hazırlanacak federasyona sunulacak. yine etik metik bir kurul kurulacak. ifadeler vs alınacak. anlayacağın uzun iş. ve bu yıl ligi unuturduk. ben istemiyorum. ligi unutmayı. düşeceksek bile her turlu seneye etkili olacak.bu yıl futbol oynansın istiyorum.
bir de bunu da anlatamamışım oysa ki alıntı yapmışssın tekrar soyleyim: federasyon bizi düşüremezdi cünkü kimsenin ifadesini almadı alamadı. yargısız infaz mı yapmasını bekliyordunuz ?
Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.
Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı ve Aynı Zamanda Ankaragücü Eski Onursal Başkanı Melih Gökçek, Savcı Mehmet Berk'in İsteği Üzerine Futbol'da Şike Soruşturması Kapsamında Ankara Adliyesinde Şüpheli Sıfatıyla İfade Verecektir...
Faik Işık ve Aziz Yıldırım savcının kendilerine son 5 maçın sonucunu biliyorduk şeklinde açıklama yaptığını ve Fenerbahçe'nin şampiyon olamaması halinde bu operasyonun olmayacağını söylüyor. Savcı Mehmet Berk ise bunu yalanlayarak böyle bir şey söylemedim diyor. Nerden tutsak elde kalıyor. Savcının tabi ki basında çıkan haberleri yalanlama gibi bir görevi yok ama el insaf. 1.5 aydır "son 5 maçın sonucu biliniyordu" şeklinde haber pompalanırken 2 cümlelik bir açıklamayla Mehmet Ali Aydınlar'la görüşmemizde son 5 maçın sonucunu biliyorduk gibi bir ifadem olmamıştır şeklinde açıklama yapılsa ne olurdu yani ? İlla Aziz Başkanın Cumhurbaşkanı'na mektup mu yazması lazım ki böyle bir ifadenin olmadığı meydana çıksın. Zaten eğer öyle bir ifade olduysa o da ayrı skandal.
Fenerbahçe Cumhuriyeti
Safiyesiz Faik Şov!
Belki biraz iddialı bulacaksınız, ama korkarım “15 Ağustos 2011” Türk futbolu için acı bir milat özelliği taşıyor. Geçtiğimiz pazartesi akşamı M.Ali Aydınlar’ın yaptığı o basın açıklaması, 88 yıllık federasyon tarihinin en talihsiz ve (hatta belki farkında olmadan) en zararlı beyanatıymış hissiyatı doğurdu bende…
Neden mi? Anlatayım…
SORU 1: AÇIKLAMANIN YAPILMA BİÇİMİ DOĞRU MUYDU?
Öncelikle o gün yapılacak toplantıyla ilgili kamuoyunda oluşturulan beklenti, saat beş buçuk sularında yaşanan hayal kırıklığının boyutunu milyonla çarptı. TFF Başkanı prompterdan çok uzun metin okudu, ama aslında pek bir şey söylemedi! Toplantıya rekor sayıda basın mensubu katıldı, ama ortaya çıkan rekor düzeyde hayal kırıklığından başka bir şey değildi. Madem açıklamanın içeriği buydu, neden böyle büyük bir beklenti oluşturuldu? Böyle bir açıklama, pekâlâ yazılı olarak da yapılabilirdi!
TFF Başkanı Aydınlar özetle, nihai kararın iddianamenin oluşturulmasından sonra verileceğini söyledi; ama herkesin aklına ister istemez “Ligler zamanında başlayacak, Süper Kupa finali vaktinde oynanacak” açıklamaları geldi! İddianame oluşturulduktan sonra TFF, “Nihai kararı mahkemenin sonucuna göre vereceğiz” derse artık kimse şaşırır mı? Sanırım şaşırmaz.
SORU 2: TFF’NİN AMACI, “TÜRK FUTBOLUNUN BU KRİZİ EN AZ ZARARLA ATLATMASI” MI OLMALIYDI?
Bence, kamuoyundaki bugünkü güvensizlik ortamının fitili, “Türk futbolu bu krizi en az zararla atlatmalı” safsatasıyla yakılmıştı. Aslında TFF bu davayı, bu cümleyi kurduğu gün kaybetti.
Şu benzetmeyi yapmak zorunda kalıyorum: “Bir aile içinde ensest ilişki yaşandığına dair şüphe var. Ailenin tüm fertleri mahkemeye çıkıyor. Canı yanmış baba, “Önemli olan bu krizi, ailemize en az zararı verecek şekilde atlatmak” diyor!”
TFF’nin şike krizini en az zararla atlatalım düşüncesi, Kulüpler Birliği’nin de toplantı yapıp “birlik beraberlik” mesajı vermesi, biraz bu ailenin haline benziyor! Oysa gün, “Darağacında bile XSpor” , “Darağacında bile Türk futbolu” deme günü değil… Gün, “Darağacında bile adalet” dileme günü…
Eğer, “Büyük takımlar küme düşecek, yayın gelirleri sekteye uğrayacak, Süper Lig kulüpleri ciddi bir ekonomik darbe yiyecek” endişesiyle radikal kararlar almaktan kaçılıyorsa; Türk futboluna iyilik değil, kötülük ediliyor! Bir kulübün havuzdan aldığı pay yüzde 50 azaldığında ekonomisi çökecekse, zaten 2014’te UEFA Finansal Fair-Play kriterleri eksiksiz yürürlüğe girdiğinde o takım bu ligde yarışamayacak demektir. İki sene içinde giderleriyle gelirlerini dengeye getiremeyecek, havuzdan aldığı pay düştüğünde dükkânını döndüremeyecek bir kulübün bugün iflas bayrağını çekmesi, belki de 2014’te çekmesinden daha hayırlı…
SORU 3: KANAATLE KARAR VERMEK ADALETSİZLİK Mİ DOĞURUR?
Eğer TFF, 15 Ağustos’taki açıklamayı “Türk futbolunun az zarar görmesi” düşüncesiyle değil, “Kanaatle karar vermek adaletsizlik doğurur” zihniyetiyle yaptıysa, bu kez haklı kabul edilebilir mi?
Benim fikrim, cevabın yine “hayır” olduğu yönünde … Çünkü futbolu yalnızca ceza hukukuna teslim etmek, spor hukukunu fiilen yok saymak anlamına geliyor. Eğer federasyonlar sportif kararları sadece yıllar süren mahkemelerin sonuçlarına göre alsaydı İtalya halen Calciopoli’2006’yı tam olarak çözememiş olacaktı. Ya da Türk futbolu, Ankaraspor/Ankaragücü sorununu halledememiş olacaktı bugün… Oysa spor çok hızlı işliyor; oyun, mahkemelerden çok çok daha hızlı akıyor.
Yaşanmış bir örnek, aslında bizim için yol gösterici olabilir: İtalya Futbol Federasyonu, Calciopoli’yle ilgili ilk kanaatine göre Juventus’u üçüncü lige düşürecekti, ama belge akışı hızlandıkça kararını ikinci lig olarak değiştirdi. İlk planda Milan’dan 15 puan silecekti, ama lig başladıktan sonra cezayı 8 puana düşürdü.
Yani federasyonlar pekâlâ kanaatle karar verebiliyorlar. Hatta gerekirse bu cezaları sezon içinde değiştirip en âdil hale getirebiliyorlar. Çünkü esas maksatları “Bu krizi İtalyan futbolunun en az zararla atlatması” filan değil. Saf ve pürüzsüz “adalet” i sağlamak.
SORU 4: TFF’NİN ELİNDE KANAAT OLUŞTURMAYA YETER DÜZEYDE BELGE VAR MIYDI?
Bu noktada akla gelen kritik soru sanırım şu: İtalya Federasyonu’nun elinde Moggi’nin hakem atamalarına direkt tesir ettiğine dair konuşma kayıtları vardı ve ivedilikle karar verebildiler. Peki TFF’nin elinde kanaat sahibi olabilecek düzeyde belge var mıydı?
Bu sorunun cevabını tabii ki sadece kozmik odaya girebilenler, bir de her nasılsa o odadan bilgi sızdırabilen(!) bazı meslektaşlarımız biliyorlar! Ama şu iki sorunun yanıtını tüm TFF Yönetim Kurulu üyeleri biliyor olmalılar:
a) Eğer TFF’nin elinde karar için kanaat oluşturabilecek düzeyde belge yoktu ise, neden üçü futbolcu, ikisi antrenör (yani beşi doğrudan sahanın içinde olan) toplam 17 kişi PFDK’ya tedbirsiz değil, TEDBİRLİ OLARAK sevk edildiler? Bu tedbirli sevk kararı, “Elimizde yeterli delil yok” açıklamasıyla çelişmiyor mu?
b) Bir TFF yöneticisinin, “Beşiktaş’ı da kurtardık sayemde. Teşekkür etmeleri lazım. Değil mi? Başka kimsede yok ki bu kadar şey… Sonuç…” cümleleri de bir kanaat itirafı sayılmaz mı?
“Sonuç” sözcüğünün (açıklama sahibinin iddia ettiği gibi) yabancı oyuncu yerine kullanılmış olduğunu algılayamamış olmam, benim zekâ geriliğimle mi ilgili acaba?
SORU 5: AVRUPA KUPALARINA GİDİŞ , KULÜPLERİN İNİSİYATİFİNE BIRAKILABİLİR Mİ?
TFF’nin kanaatle karar veremeyip, bazı kulüplerin sezon içinde UEFA tarafından Avrupa kupalarından ihraç ihtimalinin önünü açması da, Türk futboluna küçük çaplı bir ihanet…
Çünkü bir (ya da birkaç) takımımızın Avrupa kupalarından ihracı sadece itibar açısından değil, sportif ve ekonomik açıdan da bedel ödememize neden olacak. Üstat Cemal Ersen 26 Temmuz’da Milliyet’te bu detaya değinmişti: Sportif olarak (şu anda 10’uncu olduğumuz) kıta sıralamasında ilk 12’nin dışında kalmak demek, 2013-14’te Şampiyonlar Ligi’ne direkt takım gönderememek demek. Devler Ligi’ne takım sokamamak demek, asgari 25 milyon euroluk gelirden de mahrum kalmak demek.
Ayrıca TFF’nin kamuoyunda oluşturduğu “Avrupa kupalarına göndereceğimiz takımları değiştirme vakti zaten geçti” imajı da doğru değil… İtalya, 6 Temmuz 2006’da UEFA’ya verdiği takım listesini 26 Temmuz’da pekâlâ değiştirmiş; iki yeni kulübünü Avrupa’ya gönderebilmişti.
SORU 6: PEKİ, TEK SUÇLU TFF Mİ?
Tabii ki bütün bu kaos ortamının faturasını TFF’ye çıkarmak da çok büyük haksızlık olur. Çünkü sokaktaki adama “gizlilik prensibi” filan dediğinizde artık gülüyor; Hürriyet’te, Habertürk’te, Takvim’de, Bugün’de ve başka birçok gazetede; bir Vatan yazarının ya da bir Taraf yazarının köşesinde okuduklarının gizli olmamasına anlam veremiyor.
Artık kamuoyu, spor ailesinde (biz dahil) hemen hiç kimsenin temiz olduğuna inanmıyor; “Suçluların dünyasında tek gerçek günah yakalanmakmış” diyor içinden… Şike soruşturması kapsamında yayına başlayan “Ne olur bana yardım edin Memedalibey Şov” la “Safiyesiz Faik Şov” u birer reality-şov hissiyatıyla gülerek ve eğlenerek takip ediyor halk…
SORU 7: ŞİMDİ NE OLACAK?
Kamuoyundaki güven erozyonu bu denli derin olunca, tamirinin uzun yıllar alacağını tahmin etmek de zor olmuyor.
Artık önümüzdeki yıl futbolcular sahaya avukatlarıyla mı çıkacak, boş kaleye golü atamayan oyuncunun maç sonu açıklamasını hukuk müşaviri mi yapacak, doğrusu bilemiyoruz!
Ama şunu biliyoruz: Eğer bir önceki meclis, Şiddet Yasası’nı yenilerken spor mahkemelerinin kuruluşunun yolunu da açabilseydi; bugünkü krizi daha hızlı çözebilecektik. Belki o zaman TFF, bu kritik kararı kanaatle verme yükü altına girmek zorunda kalmayacak, iş mahkemede halledilecekti.
Olmadı. Bundan sonra da ne olsa, kekremsi bir tat kalacak damağımızda… 9 Eylül’den sonra ne karar alınırsa alınsın tatsız yıllar bekliyor bizi… Çünkü “geç kalmış adalet”, gerçek adalet olmuyor.
Uğur Meleke
Güzel bir açıklama beğendim
Galatasaray Spor Kulübü'nden Kamuoyuna Açıklama
TFF’nin son kararından sonra Türk futbolunun geleceği açısından ciddi endişe duyduğumuzu belirttik. Bu endişenin nedenlerini açıklıkla dile getirmenin zamanı bugündür.
Futbol, dünyada bir çok ülkenin en önemli imaj unsurlarından biri haline gelmiştir. Globalleşen dünyada, oyunun tek bir kuralı vardır: Rekabet. Bu rekabet tabii ki uluslararası kurallar çerçevesinde yapılır. Aksi halde futbolun marka gücü, değeri ve evrenselliğinden söz edilemez. Herkes, kendi kurallarını uygulayacak olursa, başarının evrensel ölçüsü kalmaz.
Dünya çapında sıfır hata toleranslı bu rekabetin ardındaki neden, sadece imaj meselesi değildir. Bu rekabetin ekonomisi de son derece ciddi boyutlara ulaşmıştır. 2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde dağıtılan gelir tutarı 754 milyon Euro’ya ulaşmıştır. Ülkemiz, bu gelirin sadece 20 milyon Euro'sunu elde edebildi. Diğer uluslararası rekabet alanlarını ve dolaylı gelirleri hesaba kattığımızda Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ve futbol aşkının son derece yaygın olduğu ülkemizin bu ekonomiden aldığı pay %2’nin altındadır. Önemli bır futbol ülkesi olan İngiltere'nin aldığı pay 200 milyon Euro'dur.
UEFA Kupası ve Süper Kupa almış kulübe, Dünya üçüncüsü ve Avrupa dördüncüsü olmuş bir Milli Takıma sahip ve nüfusunun yarısından fazlası 24 yaşın altında olan Türkiye’ye, yakın bir zamana kadar futbolun geleceğe damgasını vuracak yeni yıldızı olarak bakılmaktaydı. Son dönemde yaşadıklarımızdan sonra bu noktadan ne kadar uzaklaştığımız ortadadır.
Üstelik oluşan kararsızlık ortamı, daha geçtiğimiz günlerde Olimpiyatlara yeniden ve büyük bir şevkle aday olan, gün geçtikçe uluslararası organizasyon kabiliyeti ve kredibilitesi artan ülkemizin, tüm spor dünyasındaki imajı açısından da büyük bir olumsuzluk yarattığı ortadadır.
Türk futbolunun bugün verdiği sınav, yıllar sonra nice uğraş sonucu elde edilen özerklik konumuna rağmen kendini yönetme becerisine ve erkine sahip olup olmadığı sınavıdır.
Gelişmelerin ilk gününden beri son derece açıklıkla belirttik: Hiç kimsenin üzüntüsü, acısı, bizim sevincimiz olamaz. Hepimiz aynı gemideyiz ve geminin adı Türk Futbolu’dur. Gerçek şudur ki, gemimiz ağır bir yara almış, futbolumuz mahkemelere düşmüş, kişisel ve toplumsal dramlar ortaya çıkmıştır. Ancak alınan bu yara, her gün biraz daha büyürken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak daha büyük maliyetlere yol açacaktır. Gün dövünme, tartışma, kavga günü değildir. Hep beraber oturup ortak bir akıl ve strateji oluşturma günüdür.
Bu strateji “zaman kazanma”ya dayandırılamaz. Kendimizi yönetme becerisi ve erkine sahip olduğumuzu kanıtlamamız için atılması gerekli adımlar bellidir. Geciktikçe bedel daha da ağırlaşacaktır. En kötüsü bu adımları biz zamanında atmaz isek, başkalarının bizim adımıza atması kaçınılmazdır. Kurallar çerçevesinde hatalarımızla yüzleşip gereğini biz yapmazsak dünyada bunu üst kuruluşlar yapar. Kendi kangrenli parmağımızı kendimiz kesmezsek, birileri gelir kolumuzu keser. “Biz yapamadık, onlar yaptı” diyemeyiz. Uygar dünyanın saygın bir üyesi olmak, öncelikle hatalarımızla yüzleşip, kendimize karşı dürüst olmaktan geçer.
Türk Futbol endüstrisinin yöneteni bellidir. Futbol tarihimizin en önemli problemi önlerine gelmiştir. Böyle bir meselede adaleti tam ve net olarak sağlamak çok zordur. Ancak onun görevidir. Bu görevi başkalarına bırakamaz, devredemez. Bizlere düşen ise kendilerine sonuna kadar destek vermek ve yardımcı olmaktır.
Futbolumuzdaki bazı şahsiyetlerin hırsları, bir an için akıllarının önüne geçmiş olabilir. Bu her bireyin, her an başına gelebilir. Bu durum bazı haksızlıklar ve adaletsizlikler yaratmış olabilir. Ancak dünyada barışın en büyük çimentosu olan spor dünyasında hiç kimsenin söz konusu rakibi de olsa bir tek gün bile özgürlüğünün sınırlanması istenemez.
Ama ne anlayış, ne acıma, ne dostluk duygularımız hataları ortadan kaldırmaz. Yapmamız gereken, FIFA ve UEFA'nın tüm kurallarını, uluslararası futbol camiasının örf ve adetlerini eksiksiz yerine getirmektir. Ne eksik ne fazla. Böyle bir uygulama hata yapan futbol yöneticilerimizi, spor insanlarımızı hapisten kurtaracağı gibi, Türk futbolunun kaderini kendimizin çizmesi demek olacaktır. Bu uygulamayı başkasına bırakmak, yapacağımız en büyük hata olur.
110 yıllık geçmişi olan, artık kültürümüzün bır parçası olmuş futbolumuzun kaderini, başkalarının çizmesini kabullenmek gibi bir tarihi hatayı yapma lüksümüz yoktur, olamaz.
Aksi takdirde tarih, hepimizden hesap sorar.
GALATASARAY SPOR KULÜBÜ
Galatasaray şu açıklama işini bir kenara mı bıraksa acaba ? Her kulüp kendi fikrini söylesin orayı da geçtim kabul ettirmeye çalışmak nedir ?
Açıklama yapıp yapmamayı da birilerine soracak değiller ya. Galatasaray her şeyden önce bir dernek ve açıklama yapmak en büyük hakkı.
Yapsın ama ciddi tutarsızlıklar ve mantıksızlıklar var.
1.si Ünal Aysal'ın bu konuda sessiz kalacağız demesinden sonra eski yöneticilere bizi kirletmedikleri için teşekkür ediyorum demesiyle başlayan süreç.
2.si o süreçte 5-6 açıklama yapılıp TFF'ye zorla kendi fikrini kabul ettirme düşüncesi.Bunu başardı da aslında ilk etapta.
Galatasaraylılar'ın açıklamaları her zaman kararın ivedilikle verilmesi gerektiği doğrultusundadır.![]()
Ben hiç bi' açıklama da x klüp suçludur, x yönetici suçludur gibi bi ifade görmedim. Üstteki açıklamayı da tamamen okudum. Sadece ortada bi kanıt ve dolayısıyla suç varsa adaletin yerini bulması temenni ediliyor. Açıklamayı da gayet beğendim, fazla resmi bir dil kullanılmamış, okuyan herkesin anlıyabileceği güzel bi şekilde yazılmış.
Last edited by meddah : 19.Ağustos.2011 at 15:16 Reason: İmla
Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.
Yazıyı okumadığına eminim, sadece şu paragrafı okumanı istiyorum Memo.
Ama ne anlayış, ne acıma, ne dostluk duygularımız hataları ortadan kaldırmaz. Yapmamız gereken, FIFA ve UEFA'nın tüm kurallarını, uluslararası futbol camiasının örf ve adetlerini eksiksiz yerine getirmektir. Ne eksik ne fazla. Böyle bir uygulama hata yapan futbol yöneticilerimizi, spor insanlarımızı hapisten kurtaracağı gibi, Türk futbolunun kaderini kendimizin çizmesi demek olacaktır. Bu uygulamayı başkasına bırakmak, yapacağımız en büyük hata olur.
Yazıyı okumadım.Öncekileri okudum bunda da aynı şeylerden bahsettiğine eminim.Mesela koyduğun paragraf da tahminimin ötesinde değil.
Galatasaray yönetimi hep aynı yere takılı kalıyor.İddianameyi bekleme kararını sadece karar vermekten kaçma olarak değerlendiriyor.Ama TFF'nin karar vermesi gerekecek yeterlilikte delile sahip olduğunu nereden biliyorlar ? Tek pencereden bakılıyor olaya bence.
Kulübümüzün yaptığı açıklamalar sonuna kadar haklı.Keşke diğer kulüp başkanlarıda bu kadar cesaretli olabilse.
TFF sonradan kafasına çok vurucak buna eminim...
Bir dediği ötekini tutmayan federasyon başkanı ve yöneticileri açıklamayı iyi okumalı. Şimdi federasyonu savunanlar, ola ki kulüpleri ceza alırsa bizlerden beter tepki verecekler federasyona. Sadece günü kurtarıyoruz, şimdi sesini çıkarmayan Uefa, en ufak bir suç bulgusunda çok ciddi yaptırımlarda bulunabilir.
"İngiltere'de 2 büyük takım vardır. 1-Liverpool, 2-Liverpool Genç Takımı" Bill Shankly
Anlamadığınız belli zira benim yazdığımdan bunu nasıl çıkardınız ben de onu anlamadım. Ben kimseye yok yere ceza verilsin demedim, karar veremiyorlarsa o zaman ligi başlatmasınlar. Bu kararsızlık ve kaos ortamı olacağına, gerekirse futbolsuz kalalım. Bilmem anlatabildim mi ?
bu kararın çıkması devre arasını bulur. sizce ligi devam ettirmek mi daha normaldir yoksa belirsiz bir zamana ertelemek mi ?
yapmayın Allah aşkına. federasyon oyle bir karar verseydi tepki daha fazla olurdu olmalıydı. kaç tane futbol takımı var. sen onun oyuncularına nasıl dersin bir sene-yarım sene top oynama. o adam burda kalır mı. uefa ya fifa ya gidip sözleşmesini fesh etmez mi. hangsinde türk futbolu daha çok yara alır. iyi düşünmek lazım..
Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.
Mahkemenin sonucu ligin son haftası çıksa, şampiyonluk maçından önce küme düşürülse takımın ne tepki vereceksin ?
Soruşturmayı açanlar yetersiz delillere sahipse bu kadar adam neden içerde, hadi diyelim bunların hepsi oyun, komplo, yine de bu süreç başladı ve devam ediyor bir şekilde. Federasyon cesaretsiz olduğu için karar veremedi, kalkıpta kimseyi düşürmüyoruz delil yetersiz de diyebilirdi. Mahkemeyi beklemek demek, biz karışmıyoruz demek. Yetki kimde, federasyonda. Nasıl karışmaz ?
Senin dediklerinde katıldığım kısım bu süreçte adı geçmeyen kulüplerin oyuncularına bu durumu izahı. Ancak bu dediğin şu anda kararsızlık durumunun iyi olduğuna anlamına gelmez. Federasyon bu süreci yönetemedi.
daha once defalarca yazdım yine yazıyorum. evet federasyon bu sureci iyi yönetemedi. en baştan ligi başlatmalıydı ya da karar verilene kadar ligi ertelemeliydi. bana kalırsa 2.si çok daha fazla riskli. nedenini yukarıda yazdım adamlar top oynamayı unuturdu.
federasyon çok tecrübesiz. bilmiyor muydu ki soruşturmanın gizli olduğunu ifade alamayacağını. hatayı burda yaptılar. bir kaç adım ötesini düşünemedi.
düşürülsek eyvallah ne yapalım. biz kendimiz bunu istedik zaten. 1 yıl futboldan uzak kalmaktansa.
Ayrıca; federasyonun açıklamasında kişileri dinlemeden karar veremeyiz diyor. sizce bunun neresi yanlış? gidip düşürse fenerbahçe suçsuz çıksa altından kalkabilir mi ? tabii ki kalkamaz. bu federasyon 2 adım otesini düşünememiş bunun mu altından kalkacak.. düşürmüyorum dese; sonra suçlu çıksa fenerbahçe yine düşürebilir bence. karar değiştirebilir. daha önce ligler devam aynı şekilde dedi ama gs'nin açıklamasıyla karar değiştirdi burda da yapabilir. kimsenin diyecek lafı da olmaz..
Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız kalıyorsanız, zalimin tarafını seçmişsiniz demektir.