Uzun yıllar devlet hizmetinde çalışmaktaydım. Sabah alarmın çalmasıyla birlikte yeni bir güne başlayacaktım. Ağır bir şekilde yataktan kalkarak lavabonun yolunu tuttum.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya baktım ve kendi kendime dedim ki "Oğlum Ahmet. Bunca senedir çalışmaktasın baksana şu haline. Yüz çizgilerin belirginleşmiş. Yaşın geldi geçiyor. Sence artık emekli olma vaktin gelmedi mi? Emekli ol, zaten memleket hasreti de çekiyorsun.
Gidersin köyüne kafanda rahat olur. yeter bu kadar şehir havası soluduğun git birazda köy havası solu. Bugün ilk iş müdüre gidip bu konuyu açmak olsun."

Kararımı vermiştim, hemen duşumu alıp en güzel takımımı giyip, yola koyuldum. Her zamanki pastane de durup, bir güzel kahvaltımı ettim tekrar yola koyuldum. İş yerine geldiğimde müdürü beklemeye koyuldum.
Zaman geçiyor ama müdür gelmek bilmiyordu.
Şansıma bugün gelmeyecek herhalde diyerek masama oturdum. Moralim bozulmuştu neden gelmemişti ki? Öğle paydosu geldi. Yemekhaneye giderken müdürün geldiğini gördüm. İşimde garip bir heyecan vardı.
Hemen acele şekilde yemeğimi yiyerek müdür odasına doğru ilerledim. Kalp atışlarım hızlandı, terlemeye başladım. Sonra nefesimi tutup odanın kapısını çaldım.



- İçeri gir.
+ İyi günler müdürüm. Sizle bir konu konuşacaktım.
- Evet seni dinliyorum.
+ Biliyorsunuz, uzun yıllar burada çalışmaktayım. Artık emeklilik vaktimin geldiğini düşünüyorum.
- Peki siz bilirsiniz. Evraklarınızı hazırlayıp gerekli yere göndereceğim.
+Sağolun, tekrar iyi günler.




Devam edecek...