serhatarda
11.Kasım.2006, 15:13
Bir Astsubaydan....
......ili kirsalinda teroristlerin dur ihtarina
atesle karsilik vermesi
sonucu cikan catismada guvenlik gorevlisi sehit oldu.
Ya da .....ilinde devriye gorevini yerine getiren
aracina acilan ates
sonucu..guvenlik gorevlisi sehit oldu.
Ya da ......ili kirsalinda teroristlerce dosenen
mayinin patlamasi sonucu asker
yaralandi..
Bu nasil baslar biliyor musunuz?
Hava o kadar sicaktir ki beyninizdeki sivinin
buharlasip uctugunu
dusunursunuz. Olustugu anda kuruyup giden ter
damlaciklarindan geriye
kalan tuzlar yuzunuzun ve hatta elbisenizin her yanini
kaplamistir.
Avucunuzun icindeki ter, yuzunuzdeki gibi kolay
kurumadigi icin
elinizdeki tufeginizin metal kismi avucunuzun icinde
vicik, vicik oynar.
Ter ile islanan celigin kokusu avucunuzun icine ve
elinizi surdugunuz her
yere siner.
Onunuzde yuruyen adamin, ayaginin kuru toprakla her
temas edisinde cikan
toz, agzinizin kupkuru olmasina ve zor nefes almaniza
sebep olur.
Sirt cantanizin aski kayislari yuzunden omuzlarinizi
hissetmezsiniz. Kult
agrilari ancak cantayi sirtinizdan cikardiginizda fark
edersiniz.
Bastiginiz her tas parcasi, her cali ve bir ayaginizin
kaplayabildigi her
yeryuzu parcasindan cikan sesi duyarsiniz.
Yurudugunuz yerdeki her Agustos boceginin sesini,
dallardaki kuslari,
yuzunuzun etrafinda urkutucu devriye ucuslari yapan
arilarin kanat
seslerini, agziniza ve yuzunuze ya da herhangi bir
yerinizdeki kucuk
yaralarin uzerine konmaya calisan sineklerin
viziltilarini, ayaginizi
bastiginiz yerden havalanan yesil cekirgenin kucucuk
cussesine ragmen
cikardigi tok kanat sesini en ince ayrintisina kadar
duyarsiniz.
Sonra, kendi techizatinizin ve onunuzdeki
arkadasinizin ve arkanizdaki
arkadasinizin techizatlarinin cikardigi duzensiz
seslerin her birini ayri
ayri duyarsiniz.
Ve ayni anda onunuzdeki arkadasinizin nefes alislarini
duyarsiniz,
oksurmesini ve hapsirmasini da duyarsiniz.
Telsizinizden cikan seslerin ve cizirtilarin her biri
ayri ayri katilir
bu senfoniye.
Ter ve tozun birlesmesinden olusan kaygan camur,
postalin icindeki tum
ayaginizi kaplamistir, coraplar once su toplayip sonra
patlayan yerlere
adeta bir deri gibi yapismistir.
En cok yapmak istediginiz sey ayaklarinizi yikayip,
coraplarinizi
degistirmektir. Ama bu cok buyuk bir lukstur o anda.
Cunku...
Cunku hangi calinin dibinde, hangi kayanin arkasinda
sizi bekledigini
bilmediginiz ihaneti arayip bulmaniz ve yok etmeniz
gerekmektedir.
Butun masumlarin hayati ve huzuru size emanet diye,
ogretmenler bayrak
diregine asilmasin diye, kundaktaki bebekler
kursunlanmasin diye,
binlerce yillik emanete halel gelmesin diye kahpeligi
ve ihaneti yok
etmeniz gerekmektedir.
Cunku bunun icin bayragin, silahin, namusun ve serefin
uzerine yemin
etmissinizdir.
Cunku onemli olan ayaginiz degil, ulkeniz, bayraginiz
ve onurunuzdur.
Iste bu yuzden lukstur ayak yikamak, corap
degistirmek. İste bu yuzden
senfoniye donusmustur butun o duzensiz sesler guruhu.
Sonra!..
Sonra birden tum sesler kesilir, bicagin dali kestigi
gibi, makasin
kâgidi, pensenin bir hoparlor kablosunu kestigi
gibi... Bir anda...
Kuslarin sesleri, arilarin ve sineklerin viziltilari,
cekirgenin kanat
sesleri hepsi bir anda biter.
Gozlerinizi actiginizda onunuzdeki arkadasinizi degil,
gokyuzunu
gorursunuz, yere dusmus oldugunuzu anlamaniz birkac
saniye surer.
Tek hissettiginiz kesif bir barut ve yanik et
kokusudur, yuzunuzun toprak
parcalariyla kaplandigini fark edersiniz, temizlemek
icin calismazsiniz.
Arkadaslarinizin bagirarak kosusturdugunu gorur ama
kulaginizdaki cinlama
ve ugultudan seslerini duyamazsiniz. Sesleri yavas
yavas duymaya
basladiginizda ayaga kalkmaya calisirsiniz ama
basaramazsiniz.
Yine birkac saniye sonra arkadaslarinizin sesleri
arasinda "mayin"
kelimesini ayirt eder ve kalkmaya calistiginizda
ayaginizdaki yogun
agriyi fark edersiniz.
Ayaginiz yoktur ama yine de agridigini hissedersiniz.
Ne oldugunu anlamak icin baktiginizda ise parcalanmis
pantolonunuzun ve
kopmus ayaginizin farkina varirsiniz. İste her sey o
anda baslar.
Avaziniz ciktigi kadar bagirirsiniz. Sonra, nefesiniz
biter. Sonra,
yeniden nefes alirsiniz ve yeniden bagirmaya
baslarsiniz. Sonra yine
nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...
Yaniniza ilk gelen arkadasiniz size, "fazla bir sey
yok, sadece kucuk bir
yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadasiniz
konusurken de,
helikopterle hastaneye goturulurken de artik bir
ayaginizin olmadigini
biliyorsunuzdur. Hep bir soru cinlar kafanizin icinde
"neden ben, neden
ben, neden ben ?"
Hastanede gecen aylar, tedavi ve terapilerde gecen
yillar sonunda,
diz kapaginizin on iki santim altindan takili olan ve
her aksam yatarken
veya banyoya girerken cikarip kenara koydugunuz takma
bacak artik bir
uzvunuz olmustur.
Ama bunun onemi yoktur cunku bu fedakârliginiz
sayesinde vatan var
olacaktir. Sizin bir bacaginizin ne onemi vardir ki!
Artik kosamayacak olmanizin, yazin herkes gibi havuza,
denize giremeyecek
olmanizin da hic onemi yoktur. Vatan sag olsun yeter.
Sonra birilerinin, sizin odediginiz vergilerle Fransiz
televizyonlarinda,
ugruna yarim kaldiginiz vatan hudutlarini hice sayan
programlara finans
sagladigini okursunuz. Ayni dillerin bundan pismanlik
duymadiklarini
soylediklerini de okursunuz.
Pamuk'lari, Dink'leri, okursunuz, Bizans cocuguyum
diyenleri duyar, Ali
Kemallere tanik olursunuz, "koclar gibi satanlari
"gorursunuz. .
Turk Bayraklarinin yakildigini, gorursunuz. Baslarina
cuvallar gecirilip
asagilanarak elleri arkalarindan baglanan Turk
askerlerini gorursunuz.
Bu asagilanmaya cevap verecek tanklarin motor
seslerini, helikopterlerin
kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini
duymayi beklersiniz ama
duyamazsiniz.
Onun yerine hainlerin cesetlerinin ustune ortulen
caputlara "bayrak"
diyenleri gorursunuz, "ucaklarini cek", "valiyi cek"
diyen baskanlari ve
karsilarinda kekeleyen riyaseti gorursunuz.
Bu da yetmez Turk askerlerinin kendi mahkemeleriniz
tarafindan,"cete"
diye suclandigini, yargilandigini gorursunuz.
Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, ogretmene ates
eden, yol kesip
soygun yapan, koy yakan, okul yikan, mayin doseyen
teroristlerin sadece
"ben bir sey yapmadim" demelerinin esas kabul edilip,
"sucsuz" sifatiyla
serbest birakildigini gorursunuz.
Susanlari, konusmasi gerektigi halde susanlari
gorursunuz, konusanlar her
konustugunda, kekeleyenler her kekelediginde ve
susanlar her sustugunda
siz yeniden vurulursunuz, yeniden olursunuz her
defasinda.
Govdenizden o topraga akan kan, bu defa icinize akar,
inandiklariniza,
ugrunda savasarak kendi kaninizi akitmak pahasina
tertemiz tuttugunuz
degerlerinize akar.
Sizin kaya arkalarinda, cali diplerinde aradiginiz
ihanet gelir akliniza,
o mayinlari yerlestiren eller gelir. Sorgulamaya
baslarsiniz: "Biz bu
ihaneti dogru yerde mi aradik, kuyrugunda dolastigimiz
yilanin basi, hep
gozumuzun onunde miydi yoksa?"diye sorarsiniz
kendinize.
Onlara verilen maas'in sizin vergilerinizden
odendigini, icinize
sindiremezsiniz, uykulariniz kacar, neden bu vatani
sizin kadar
sevmediklerini dusunursunuz.
Bu vatan onlarin da vatani degil mi?
Onlar da, tipki benim gibi namusun ve serefin ustune
yemin etmedi mi?
diye sorarsiniz kendi kendinize.
Sinirlenirsiniz, uzulursunuz, on bes yasinda bir
askeri okul ogrencisi
iken her adimda soylediginiz, beyninize ve yureginize
naksettiginiz
sozler gelir akliniza": VATAN, SANA CANİM FEDA"
Geri kalan tum hayatinizin ilk bes dakikasi, boyle
baslayacak iste ve
hayatiniz boyle devam edecektir. Son nefesinize kadar
savasacaksiniz
ihanetle, her seye ve herkese ragmen, bu yolda olene
ya da bu ihaneti
bitirene kadar.
Siz diyorum, cunku bu vatan icin bedel odeyen
insanlarin neler
yasadigini, neler hissettigini, size ragmen ve sizin
icin neler
yaptiklarini, neler yapabileceklerini bilin istiyorum.
Okudugunuz ya da
televizyonda duydugunuzdan daha fazladir yasananlar.
Yani aslinda gazetelerin ic sayfalarindaki, minicik
karelerde okudugunuz;
"...ili kirsalinda teroristlerce dosenen mayinin
patlamasi sonucu, bir
guvenlik gorevlisi yaralandi!" haberi aslinda o kadar
da kisa degildir.
Sizin, daha okudugunuz gazetenin arka sayfasina
gecerken unuttugunuz,
falanca mankenin otel odasi maceralarina, ya da
uyusturucu komasindan
olen ogluna "sehit" deyip Turk bayragi "orten kadinin
haberine
ayirdiginizdan daha uzun zaman ayirmadiginiz bu kucuk
haber, birileri
icin bir omur boyu surecek ve asla unutulmayacaktir.
Ve siz unuttuktan sonra da baska birileri, "ne icin?"
dendiginde "vatan
icin" diyecekleri fedakârliklarini size ragmen
yapmaya devam
edeceklerdir.
Sizin uyusmuslugunuza, duyarsizliginiza ragmen, sizin
rahatliginiza,
sizin vicdanlariniza ragmen bu kahramanca
fedakârliklar ve bu ilk bes
dakikalar yasanmaya devam edecektir.
Asla unutmayiniz basinizin ustundeki egemenlik
ortusunun payandasi kopan
bacaklar, bedeli ise size ragmen bu vatan icin akan
kanlar, feda edilen
canlar, sicak yuvalarini, babalarinin yuzlerini unutan
kucucuk
cocuklarini dusunmeden vakfedilen hayatlardir.
Ne kadarini anlayabilirsiniz veya anlamak sizin
umurunuzda mi bilmiyorum,
ama birileri bunlari yasadi, birileri hala yasiyor ve
emin olun yasli
dunya dondukce, Turk vatani ve Turk Bayragi icin
birileri daha tum
bunlari yasayacak.
Gordugunuz gibi size bir hayli uzak bir yasam bicimi
bu. Masalarda oturup
"aydinca" sohbetler etmeye hic benzemiyor degil mi?
Bir an icin bile olsa kendinizi onlarin yerine
koyasiniz diye "siz"
diyerek yazdim, sizin onlardan biri olamayacaginizi
biliyorum.
"Siz" kim misiniz?
Siz kendinizi cok iyi biliyorsunuz!
Biz de, biz de sizi cok iyi biliyoruz.
"Siz" de bilin ki biz asla unutmayacagiz.
"VARLIGIM TURK VARLIGINA ARMAGAN OLSUN"
Oktay Yildirim / Emekli Astsubay
......ili kirsalinda teroristlerin dur ihtarina
atesle karsilik vermesi
sonucu cikan catismada guvenlik gorevlisi sehit oldu.
Ya da .....ilinde devriye gorevini yerine getiren
aracina acilan ates
sonucu..guvenlik gorevlisi sehit oldu.
Ya da ......ili kirsalinda teroristlerce dosenen
mayinin patlamasi sonucu asker
yaralandi..
Bu nasil baslar biliyor musunuz?
Hava o kadar sicaktir ki beyninizdeki sivinin
buharlasip uctugunu
dusunursunuz. Olustugu anda kuruyup giden ter
damlaciklarindan geriye
kalan tuzlar yuzunuzun ve hatta elbisenizin her yanini
kaplamistir.
Avucunuzun icindeki ter, yuzunuzdeki gibi kolay
kurumadigi icin
elinizdeki tufeginizin metal kismi avucunuzun icinde
vicik, vicik oynar.
Ter ile islanan celigin kokusu avucunuzun icine ve
elinizi surdugunuz her
yere siner.
Onunuzde yuruyen adamin, ayaginin kuru toprakla her
temas edisinde cikan
toz, agzinizin kupkuru olmasina ve zor nefes almaniza
sebep olur.
Sirt cantanizin aski kayislari yuzunden omuzlarinizi
hissetmezsiniz. Kult
agrilari ancak cantayi sirtinizdan cikardiginizda fark
edersiniz.
Bastiginiz her tas parcasi, her cali ve bir ayaginizin
kaplayabildigi her
yeryuzu parcasindan cikan sesi duyarsiniz.
Yurudugunuz yerdeki her Agustos boceginin sesini,
dallardaki kuslari,
yuzunuzun etrafinda urkutucu devriye ucuslari yapan
arilarin kanat
seslerini, agziniza ve yuzunuze ya da herhangi bir
yerinizdeki kucuk
yaralarin uzerine konmaya calisan sineklerin
viziltilarini, ayaginizi
bastiginiz yerden havalanan yesil cekirgenin kucucuk
cussesine ragmen
cikardigi tok kanat sesini en ince ayrintisina kadar
duyarsiniz.
Sonra, kendi techizatinizin ve onunuzdeki
arkadasinizin ve arkanizdaki
arkadasinizin techizatlarinin cikardigi duzensiz
seslerin her birini ayri
ayri duyarsiniz.
Ve ayni anda onunuzdeki arkadasinizin nefes alislarini
duyarsiniz,
oksurmesini ve hapsirmasini da duyarsiniz.
Telsizinizden cikan seslerin ve cizirtilarin her biri
ayri ayri katilir
bu senfoniye.
Ter ve tozun birlesmesinden olusan kaygan camur,
postalin icindeki tum
ayaginizi kaplamistir, coraplar once su toplayip sonra
patlayan yerlere
adeta bir deri gibi yapismistir.
En cok yapmak istediginiz sey ayaklarinizi yikayip,
coraplarinizi
degistirmektir. Ama bu cok buyuk bir lukstur o anda.
Cunku...
Cunku hangi calinin dibinde, hangi kayanin arkasinda
sizi bekledigini
bilmediginiz ihaneti arayip bulmaniz ve yok etmeniz
gerekmektedir.
Butun masumlarin hayati ve huzuru size emanet diye,
ogretmenler bayrak
diregine asilmasin diye, kundaktaki bebekler
kursunlanmasin diye,
binlerce yillik emanete halel gelmesin diye kahpeligi
ve ihaneti yok
etmeniz gerekmektedir.
Cunku bunun icin bayragin, silahin, namusun ve serefin
uzerine yemin
etmissinizdir.
Cunku onemli olan ayaginiz degil, ulkeniz, bayraginiz
ve onurunuzdur.
Iste bu yuzden lukstur ayak yikamak, corap
degistirmek. İste bu yuzden
senfoniye donusmustur butun o duzensiz sesler guruhu.
Sonra!..
Sonra birden tum sesler kesilir, bicagin dali kestigi
gibi, makasin
kâgidi, pensenin bir hoparlor kablosunu kestigi
gibi... Bir anda...
Kuslarin sesleri, arilarin ve sineklerin viziltilari,
cekirgenin kanat
sesleri hepsi bir anda biter.
Gozlerinizi actiginizda onunuzdeki arkadasinizi degil,
gokyuzunu
gorursunuz, yere dusmus oldugunuzu anlamaniz birkac
saniye surer.
Tek hissettiginiz kesif bir barut ve yanik et
kokusudur, yuzunuzun toprak
parcalariyla kaplandigini fark edersiniz, temizlemek
icin calismazsiniz.
Arkadaslarinizin bagirarak kosusturdugunu gorur ama
kulaginizdaki cinlama
ve ugultudan seslerini duyamazsiniz. Sesleri yavas
yavas duymaya
basladiginizda ayaga kalkmaya calisirsiniz ama
basaramazsiniz.
Yine birkac saniye sonra arkadaslarinizin sesleri
arasinda "mayin"
kelimesini ayirt eder ve kalkmaya calistiginizda
ayaginizdaki yogun
agriyi fark edersiniz.
Ayaginiz yoktur ama yine de agridigini hissedersiniz.
Ne oldugunu anlamak icin baktiginizda ise parcalanmis
pantolonunuzun ve
kopmus ayaginizin farkina varirsiniz. İste her sey o
anda baslar.
Avaziniz ciktigi kadar bagirirsiniz. Sonra, nefesiniz
biter. Sonra,
yeniden nefes alirsiniz ve yeniden bagirmaya
baslarsiniz. Sonra yine
nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...
Yaniniza ilk gelen arkadasiniz size, "fazla bir sey
yok, sadece kucuk bir
yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadasiniz
konusurken de,
helikopterle hastaneye goturulurken de artik bir
ayaginizin olmadigini
biliyorsunuzdur. Hep bir soru cinlar kafanizin icinde
"neden ben, neden
ben, neden ben ?"
Hastanede gecen aylar, tedavi ve terapilerde gecen
yillar sonunda,
diz kapaginizin on iki santim altindan takili olan ve
her aksam yatarken
veya banyoya girerken cikarip kenara koydugunuz takma
bacak artik bir
uzvunuz olmustur.
Ama bunun onemi yoktur cunku bu fedakârliginiz
sayesinde vatan var
olacaktir. Sizin bir bacaginizin ne onemi vardir ki!
Artik kosamayacak olmanizin, yazin herkes gibi havuza,
denize giremeyecek
olmanizin da hic onemi yoktur. Vatan sag olsun yeter.
Sonra birilerinin, sizin odediginiz vergilerle Fransiz
televizyonlarinda,
ugruna yarim kaldiginiz vatan hudutlarini hice sayan
programlara finans
sagladigini okursunuz. Ayni dillerin bundan pismanlik
duymadiklarini
soylediklerini de okursunuz.
Pamuk'lari, Dink'leri, okursunuz, Bizans cocuguyum
diyenleri duyar, Ali
Kemallere tanik olursunuz, "koclar gibi satanlari
"gorursunuz. .
Turk Bayraklarinin yakildigini, gorursunuz. Baslarina
cuvallar gecirilip
asagilanarak elleri arkalarindan baglanan Turk
askerlerini gorursunuz.
Bu asagilanmaya cevap verecek tanklarin motor
seslerini, helikopterlerin
kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini
duymayi beklersiniz ama
duyamazsiniz.
Onun yerine hainlerin cesetlerinin ustune ortulen
caputlara "bayrak"
diyenleri gorursunuz, "ucaklarini cek", "valiyi cek"
diyen baskanlari ve
karsilarinda kekeleyen riyaseti gorursunuz.
Bu da yetmez Turk askerlerinin kendi mahkemeleriniz
tarafindan,"cete"
diye suclandigini, yargilandigini gorursunuz.
Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, ogretmene ates
eden, yol kesip
soygun yapan, koy yakan, okul yikan, mayin doseyen
teroristlerin sadece
"ben bir sey yapmadim" demelerinin esas kabul edilip,
"sucsuz" sifatiyla
serbest birakildigini gorursunuz.
Susanlari, konusmasi gerektigi halde susanlari
gorursunuz, konusanlar her
konustugunda, kekeleyenler her kekelediginde ve
susanlar her sustugunda
siz yeniden vurulursunuz, yeniden olursunuz her
defasinda.
Govdenizden o topraga akan kan, bu defa icinize akar,
inandiklariniza,
ugrunda savasarak kendi kaninizi akitmak pahasina
tertemiz tuttugunuz
degerlerinize akar.
Sizin kaya arkalarinda, cali diplerinde aradiginiz
ihanet gelir akliniza,
o mayinlari yerlestiren eller gelir. Sorgulamaya
baslarsiniz: "Biz bu
ihaneti dogru yerde mi aradik, kuyrugunda dolastigimiz
yilanin basi, hep
gozumuzun onunde miydi yoksa?"diye sorarsiniz
kendinize.
Onlara verilen maas'in sizin vergilerinizden
odendigini, icinize
sindiremezsiniz, uykulariniz kacar, neden bu vatani
sizin kadar
sevmediklerini dusunursunuz.
Bu vatan onlarin da vatani degil mi?
Onlar da, tipki benim gibi namusun ve serefin ustune
yemin etmedi mi?
diye sorarsiniz kendi kendinize.
Sinirlenirsiniz, uzulursunuz, on bes yasinda bir
askeri okul ogrencisi
iken her adimda soylediginiz, beyninize ve yureginize
naksettiginiz
sozler gelir akliniza": VATAN, SANA CANİM FEDA"
Geri kalan tum hayatinizin ilk bes dakikasi, boyle
baslayacak iste ve
hayatiniz boyle devam edecektir. Son nefesinize kadar
savasacaksiniz
ihanetle, her seye ve herkese ragmen, bu yolda olene
ya da bu ihaneti
bitirene kadar.
Siz diyorum, cunku bu vatan icin bedel odeyen
insanlarin neler
yasadigini, neler hissettigini, size ragmen ve sizin
icin neler
yaptiklarini, neler yapabileceklerini bilin istiyorum.
Okudugunuz ya da
televizyonda duydugunuzdan daha fazladir yasananlar.
Yani aslinda gazetelerin ic sayfalarindaki, minicik
karelerde okudugunuz;
"...ili kirsalinda teroristlerce dosenen mayinin
patlamasi sonucu, bir
guvenlik gorevlisi yaralandi!" haberi aslinda o kadar
da kisa degildir.
Sizin, daha okudugunuz gazetenin arka sayfasina
gecerken unuttugunuz,
falanca mankenin otel odasi maceralarina, ya da
uyusturucu komasindan
olen ogluna "sehit" deyip Turk bayragi "orten kadinin
haberine
ayirdiginizdan daha uzun zaman ayirmadiginiz bu kucuk
haber, birileri
icin bir omur boyu surecek ve asla unutulmayacaktir.
Ve siz unuttuktan sonra da baska birileri, "ne icin?"
dendiginde "vatan
icin" diyecekleri fedakârliklarini size ragmen
yapmaya devam
edeceklerdir.
Sizin uyusmuslugunuza, duyarsizliginiza ragmen, sizin
rahatliginiza,
sizin vicdanlariniza ragmen bu kahramanca
fedakârliklar ve bu ilk bes
dakikalar yasanmaya devam edecektir.
Asla unutmayiniz basinizin ustundeki egemenlik
ortusunun payandasi kopan
bacaklar, bedeli ise size ragmen bu vatan icin akan
kanlar, feda edilen
canlar, sicak yuvalarini, babalarinin yuzlerini unutan
kucucuk
cocuklarini dusunmeden vakfedilen hayatlardir.
Ne kadarini anlayabilirsiniz veya anlamak sizin
umurunuzda mi bilmiyorum,
ama birileri bunlari yasadi, birileri hala yasiyor ve
emin olun yasli
dunya dondukce, Turk vatani ve Turk Bayragi icin
birileri daha tum
bunlari yasayacak.
Gordugunuz gibi size bir hayli uzak bir yasam bicimi
bu. Masalarda oturup
"aydinca" sohbetler etmeye hic benzemiyor degil mi?
Bir an icin bile olsa kendinizi onlarin yerine
koyasiniz diye "siz"
diyerek yazdim, sizin onlardan biri olamayacaginizi
biliyorum.
"Siz" kim misiniz?
Siz kendinizi cok iyi biliyorsunuz!
Biz de, biz de sizi cok iyi biliyoruz.
"Siz" de bilin ki biz asla unutmayacagiz.
"VARLIGIM TURK VARLIGINA ARMAGAN OLSUN"
Oktay Yildirim / Emekli Astsubay