1 ile 6 arası toplam 6 sonuç

Konu: Emekli Astsubay'dan

  1. #1

    Default Emekli Astsubay'dan

    Bir Astsubaydan....

    ......ili kirsalinda teroristlerin dur ihtarina

    atesle karsilik vermesi

    sonucu cikan catismada guvenlik gorevlisi sehit oldu.

    Ya da .....ilinde devriye gorevini yerine getiren

    aracina acilan ates

    sonucu..guvenlik gorevlisi sehit oldu.

    Ya da ......ili kirsalinda teroristlerce dosenen

    mayinin patlamasi sonucu asker

    yaralandi..

    Bu nasil baslar biliyor musunuz?

    Hava o kadar sicaktir ki beyninizdeki sivinin

    buharlasip uctugunu

    dusunursunuz. Olustugu anda kuruyup giden ter

    damlaciklarindan geriye

    kalan tuzlar yuzunuzun ve hatta elbisenizin her yanini

    kaplamistir.

    Avucunuzun icindeki ter, yuzunuzdeki gibi kolay

    kurumadigi icin

    elinizdeki tufeginizin metal kismi avucunuzun icinde

    vicik, vicik oynar.

    Ter ile islanan celigin kokusu avucunuzun icine ve

    elinizi surdugunuz her

    yere siner.

    Onunuzde yuruyen adamin, ayaginin kuru toprakla her

    temas edisinde cikan

    toz, agzinizin kupkuru olmasina ve zor nefes almaniza

    sebep olur.



    Sirt cantanizin aski kayislari yuzunden omuzlarinizi

    hissetmezsiniz. Kult

    agrilari ancak cantayi sirtinizdan cikardiginizda fark

    edersiniz.

    Bastiginiz her tas parcasi, her cali ve bir ayaginizin

    kaplayabildigi her

    yeryuzu parcasindan cikan sesi duyarsiniz.

    Yurudugunuz yerdeki her Agustos boceginin sesini,

    dallardaki kuslari,

    yuzunuzun etrafinda urkutucu devriye ucuslari yapan

    arilarin kanat

    seslerini, agziniza ve yuzunuze ya da herhangi bir

    yerinizdeki kucuk

    yaralarin uzerine konmaya calisan sineklerin

    viziltilarini, ayaginizi

    bastiginiz yerden havalanan yesil cekirgenin kucucuk

    cussesine ragmen

    cikardigi tok kanat sesini en ince ayrintisina kadar

    duyarsiniz.

    Sonra, kendi techizatinizin ve onunuzdeki

    arkadasinizin ve arkanizdaki

    arkadasinizin techizatlarinin cikardigi duzensiz

    seslerin her birini ayri

    ayri duyarsiniz.

    Ve ayni anda onunuzdeki arkadasinizin nefes alislarini

    duyarsiniz,

    oksurmesini ve hapsirmasini da duyarsiniz.

    Telsizinizden cikan seslerin ve cizirtilarin her biri

    ayri ayri katilir

    bu senfoniye.

    Ter ve tozun birlesmesinden olusan kaygan camur,

    postalin icindeki tum

    ayaginizi kaplamistir, coraplar once su toplayip sonra

    patlayan yerlere

    adeta bir deri gibi yapismistir.

    En cok yapmak istediginiz sey ayaklarinizi yikayip,

    coraplarinizi

    degistirmektir. Ama bu cok buyuk bir lukstur o anda.



    Cunku...

    Cunku hangi calinin dibinde, hangi kayanin arkasinda

    sizi bekledigini

    bilmediginiz ihaneti arayip bulmaniz ve yok etmeniz

    gerekmektedir.

    Butun masumlarin hayati ve huzuru size emanet diye,

    ogretmenler bayrak

    diregine asilmasin diye, kundaktaki bebekler

    kursunlanmasin diye,

    binlerce yillik emanete halel gelmesin diye kahpeligi

    ve ihaneti yok

    etmeniz gerekmektedir.

    Cunku bunun icin bayragin, silahin, namusun ve serefin

    uzerine yemin

    etmissinizdir.

    Cunku onemli olan ayaginiz degil, ulkeniz, bayraginiz

    ve onurunuzdur.

    Iste bu yuzden lukstur ayak yikamak, corap

    degistirmek. İste bu yuzden

    senfoniye donusmustur butun o duzensiz sesler guruhu.

    Sonra!..



    Sonra birden tum sesler kesilir, bicagin dali kestigi

    gibi, makasin

    kâgidi, pensenin bir hoparlor kablosunu kestigi

    gibi... Bir anda...

    Kuslarin sesleri, arilarin ve sineklerin viziltilari,

    cekirgenin kanat

    sesleri hepsi bir anda biter.

    Gozlerinizi actiginizda onunuzdeki arkadasinizi degil,

    gokyuzunu

    gorursunuz, yere dusmus oldugunuzu anlamaniz birkac

    saniye surer.

    Tek hissettiginiz kesif bir barut ve yanik et

    kokusudur, yuzunuzun toprak

    parcalariyla kaplandigini fark edersiniz, temizlemek

    icin calismazsiniz.

    Arkadaslarinizin bagirarak kosusturdugunu gorur ama

    kulaginizdaki cinlama

    ve ugultudan seslerini duyamazsiniz. Sesleri yavas

    yavas duymaya

    basladiginizda ayaga kalkmaya calisirsiniz ama

    basaramazsiniz.

    Yine birkac saniye sonra arkadaslarinizin sesleri

    arasinda "mayin"

    kelimesini ayirt eder ve kalkmaya calistiginizda

    ayaginizdaki yogun

    agriyi fark edersiniz.

    Ayaginiz yoktur ama yine de agridigini hissedersiniz.



    Ne oldugunu anlamak icin baktiginizda ise parcalanmis

    pantolonunuzun ve

    kopmus ayaginizin farkina varirsiniz. İste her sey o

    anda baslar.

    Avaziniz ciktigi kadar bagirirsiniz. Sonra, nefesiniz

    biter. Sonra,

    yeniden nefes alirsiniz ve yeniden bagirmaya

    baslarsiniz. Sonra yine

    nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...

    Yaniniza ilk gelen arkadasiniz size, "fazla bir sey

    yok, sadece kucuk bir

    yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadasiniz

    konusurken de,

    helikopterle hastaneye goturulurken de artik bir

    ayaginizin olmadigini

    biliyorsunuzdur. Hep bir soru cinlar kafanizin icinde

    "neden ben, neden

    ben, neden ben ?"

    Hastanede gecen aylar, tedavi ve terapilerde gecen

    yillar sonunda,

    diz kapaginizin on iki santim altindan takili olan ve

    her aksam yatarken

    veya banyoya girerken cikarip kenara koydugunuz takma

    bacak artik bir

    uzvunuz olmustur.

    Ama bunun onemi yoktur cunku bu fedakârliginiz

    sayesinde vatan var

    olacaktir. Sizin bir bacaginizin ne onemi vardir ki!

    Artik kosamayacak olmanizin, yazin herkes gibi havuza,

    denize giremeyecek

    olmanizin da hic onemi yoktur. Vatan sag olsun yeter.

    Sonra birilerinin, sizin odediginiz vergilerle Fransiz

    televizyonlarinda,

    ugruna yarim kaldiginiz vatan hudutlarini hice sayan

    programlara finans

    sagladigini okursunuz. Ayni dillerin bundan pismanlik

    duymadiklarini

    soylediklerini de okursunuz.



    Pamuk'lari, Dink'leri, okursunuz, Bizans cocuguyum

    diyenleri duyar, Ali

    Kemallere tanik olursunuz, "koclar gibi satanlari

    "gorursunuz. .

    Turk Bayraklarinin yakildigini, gorursunuz. Baslarina

    cuvallar gecirilip

    asagilanarak elleri arkalarindan baglanan Turk

    askerlerini gorursunuz.

    Bu asagilanmaya cevap verecek tanklarin motor

    seslerini, helikopterlerin

    kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini

    duymayi beklersiniz ama

    duyamazsiniz.

    Onun yerine hainlerin cesetlerinin ustune ortulen

    caputlara "bayrak"

    diyenleri gorursunuz, "ucaklarini cek", "valiyi cek"

    diyen baskanlari ve

    karsilarinda kekeleyen riyaseti gorursunuz.

    Bu da yetmez Turk askerlerinin kendi mahkemeleriniz

    tarafindan,"cete"

    diye suclandigini, yargilandigini gorursunuz.

    Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, ogretmene ates

    eden, yol kesip

    soygun yapan, koy yakan, okul yikan, mayin doseyen

    teroristlerin sadece

    "ben bir sey yapmadim" demelerinin esas kabul edilip,

    "sucsuz" sifatiyla

    serbest birakildigini gorursunuz.

    Susanlari, konusmasi gerektigi halde susanlari

    gorursunuz, konusanlar her

    konustugunda, kekeleyenler her kekelediginde ve

    susanlar her sustugunda

    siz yeniden vurulursunuz, yeniden olursunuz her

    defasinda.

    Govdenizden o topraga akan kan, bu defa icinize akar,

    inandiklariniza,

    ugrunda savasarak kendi kaninizi akitmak pahasina

    tertemiz tuttugunuz

    degerlerinize akar.

    Sizin kaya arkalarinda, cali diplerinde aradiginiz

    ihanet gelir akliniza,

    o mayinlari yerlestiren eller gelir. Sorgulamaya

    baslarsiniz: "Biz bu

    ihaneti dogru yerde mi aradik, kuyrugunda dolastigimiz

    yilanin basi, hep

    gozumuzun onunde miydi yoksa?"diye sorarsiniz

    kendinize.

    Onlara verilen maas'in sizin vergilerinizden

    odendigini, icinize

    sindiremezsiniz, uykulariniz kacar, neden bu vatani

    sizin kadar

    sevmediklerini dusunursunuz.

    Bu vatan onlarin da vatani degil mi?

    Onlar da, tipki benim gibi namusun ve serefin ustune

    yemin etmedi mi?

    diye sorarsiniz kendi kendinize.

    Sinirlenirsiniz, uzulursunuz, on bes yasinda bir

    askeri okul ogrencisi

    iken her adimda soylediginiz, beyninize ve yureginize

    naksettiginiz

    sozler gelir akliniza": VATAN, SANA CANİM FEDA"

    Geri kalan tum hayatinizin ilk bes dakikasi, boyle

    baslayacak iste ve

    hayatiniz boyle devam edecektir. Son nefesinize kadar

    savasacaksiniz

    ihanetle, her seye ve herkese ragmen, bu yolda olene

    ya da bu ihaneti

    bitirene kadar.

    Siz diyorum, cunku bu vatan icin bedel odeyen

    insanlarin neler

    yasadigini, neler hissettigini, size ragmen ve sizin

    icin neler

    yaptiklarini, neler yapabileceklerini bilin istiyorum.

    Okudugunuz ya da

    televizyonda duydugunuzdan daha fazladir yasananlar.

    Yani aslinda gazetelerin ic sayfalarindaki, minicik

    karelerde okudugunuz;

    "...ili kirsalinda teroristlerce dosenen mayinin

    patlamasi sonucu, bir

    guvenlik gorevlisi yaralandi!" haberi aslinda o kadar

    da kisa degildir.

    Sizin, daha okudugunuz gazetenin arka sayfasina

    gecerken unuttugunuz,

    falanca mankenin otel odasi maceralarina, ya da

    uyusturucu komasindan

    olen ogluna "sehit" deyip Turk bayragi "orten kadinin

    haberine

    ayirdiginizdan daha uzun zaman ayirmadiginiz bu kucuk

    haber, birileri

    icin bir omur boyu surecek ve asla unutulmayacaktir.

    Ve siz unuttuktan sonra da baska birileri, "ne icin?"

    dendiginde "vatan

    icin" diyecekleri fedakârliklarini size ragmen

    yapmaya devam

    edeceklerdir.

    Sizin uyusmuslugunuza, duyarsizliginiza ragmen, sizin

    rahatliginiza,

    sizin vicdanlariniza ragmen bu kahramanca

    fedakârliklar ve bu ilk bes

    dakikalar yasanmaya devam edecektir.

    Asla unutmayiniz basinizin ustundeki egemenlik

    ortusunun payandasi kopan

    bacaklar, bedeli ise size ragmen bu vatan icin akan

    kanlar, feda edilen

    canlar, sicak yuvalarini, babalarinin yuzlerini unutan

    kucucuk

    cocuklarini dusunmeden vakfedilen hayatlardir.

    Ne kadarini anlayabilirsiniz veya anlamak sizin

    umurunuzda mi bilmiyorum,

    ama birileri bunlari yasadi, birileri hala yasiyor ve

    emin olun yasli

    dunya dondukce, Turk vatani ve Turk Bayragi icin

    birileri daha tum

    bunlari yasayacak.

    Gordugunuz gibi size bir hayli uzak bir yasam bicimi

    bu. Masalarda oturup

    "aydinca" sohbetler etmeye hic benzemiyor degil mi?

    Bir an icin bile olsa kendinizi onlarin yerine

    koyasiniz diye "siz"

    diyerek yazdim, sizin onlardan biri olamayacaginizi

    biliyorum.

    "Siz" kim misiniz?

    Siz kendinizi cok iyi biliyorsunuz!

    Biz de, biz de sizi cok iyi biliyoruz.

    "Siz" de bilin ki biz asla unutmayacagiz.

    "VARLIGIM TURK VARLIGINA ARMAGAN OLSUN"

    Oktay Yildirim / Emekli Astsubay

  2. #2

    Default

    çok sağol böyle bi paylaşım yaptıgın için. gercekten cok duygulandım yaa

  3. #3
    Nesil
    2006
    Yer
    Bursa
    Yaş
    34
    Mesajlar
    1,974

    Default

    harıkasın abi ya paylaşım için çok teşşekkürler.

  4. #4
    Nesil
    2006
    Yer
    Sivas
    Yaş
    32
    Mesajlar
    62

    Default

    bu kadar uzum başka yazı olsa oumazdım ama bunu sonuna kadar okudum ellerine sağlık güzel bir çalışma

  5. #5

    Default

    Rica ederim arkadaşlar.

  6. #6

    Default

    Çok güzel paylaşım yapmışsın yazı gerçekten harika...

Mesaj Yetkileri

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •