Köln'den bindiğimiz uçağımızdan İstanbul Atatürk Havaalanında indik, bizi karşılamaya kulübün 2. başkanı Ahmet Bey geldi. Kendisiyle ilk kez görüşüyorduk daha önce kontratımızı sanal ortamda başkan Mustafa Yolbulan ile yapmıştık. Ahmet Bey: ''isterseniz İstanbul'u biraz gezelim yeni bir ülkeye geldiniz görmek isteyeceğiniz yerler vardır'' desede ben biran önce kulübe gitmek takımımla tanışmak için sabırsızlanıyordum. Başkana bir an önce Karabük'e gitmek istediğimizi söyledim ve yola koyulduk.
İstanbul Karabük arası tam 4 buçuk saatti, kara yolundan başka gidecek bir seçeneğimizde yoktu. Bu mesafeyi öğrendikten sonra bile çok zor olacak bir iş kalkıştığımızın farkına varmıştım artık.. Ama yapacak birşey yoktu, eski dostum Tobi'yle birlikte hiç bilmediğimiz, tanımadığımız bir şehirde hayata tutunmaya gidiyorduk..
Ve nihayet tesislere gelmiştik, takım antrenmanlara başlamış antrenör Oğuz Salman yönetiminde çalışıyorlardı, tesisler çok güzeldi tamamen yeşilin içinde doğayla beraberdi. Ama birazdan göreceklerimiz bizi oldukça hayrete düşürecekti.
Antrenman sahasına geldiğimizde futbolcular saha kenarına toplanmış bir yuvarlak oluşturmuşlardı; taktik, antrenman vs... hakkında konuştuklarını düşünüyordum fakat yaklaştığımda hiçte öyle olmadığını gördüm. Ey büyük THOR sen nelere kadirsin dedim içimden ! Saha kenarına bir koyunu yatırmışlar kesiyorlardı, ortalık kan revan içindeydi. Tobi orada yere yığıldı, kan tutuyordu zaten adamı.. Fakat daha önce araştırma yaparken Türklerin böyle adetleri olduğunu öğrenmiştim, Kurban Bayramı dedikleri zamana denk geldik sanırım diyerek geçirdim içimden... Antrenmanda zaten bitmişti, sessizce kulüp binasına yöneldim ve akşam antrenmanını beklemeye başladım.
Antrenman saati geldi çattı... Evet yıllardır bu işin içindeydim fakat karşımda hep 12 13 yaşlarında çocuklar vardı, burada ise çoğu benim yaşıma yakın yetişkin insanlar var. Nasıl olacak nasıl yapacağız derken sahaya girdim; hepsini etrafıma topladım, kendimi tanıttım yaptıklarımdan yapacaklarımdan bahsettim.. Tolunay Hoca'nın ayrılmasının verdiği burukluk vardı içlerinde belliydi yüzlerinden.. Ama hiç biri bana karşı art niyetli değildi hissedebiliyordum, oyuncularımın sezon öncesi fiziki durumlarını, kapasitelerini görmek amacıyla genel bir çalışma yaptırdım ve daha sonra önümüzde ki sezon boyunca onlardan istediklerimi hedeflerimizi bir bir sıraladım:
''Hepiniz benim için değerlisiniz, kimseye ön yargıyla yaklaşmam hakeden formasını alır, sahaya çıkacak 11'i ben belirlemem o sahaya adınızı siz yazdırırsınız !
Ülkede saçma sapan bir kural var yabancı sınırlaması gibi buna rağmen, yerliler kendilerini bişey sanmaya kalkar nasılsa 11de yerim garanti diye düşünürlerse Odin'in oğlu olsa affetmem kapının önüne koyarım bilesiniz.
Sizden her maçta deliler gibi hücum yapmanızı değil, akıllı top oynayıp kompak bir oyunla maçlardan galip ayrılmanızı istiyorum.
Önümüzdeki sezon boyunca 1. Hedefimiz Avrupa Ligi ! Bu kupaya ilk kez katılıyoruz, herkese kolay lokma olmadığımızı göstereceğiz. Gidebildiğimiz yere kadar değil, rakiplerimizin ötesine gideceğiz !
Ligide boşlamıyacağız tabiki, avrupada yer almak istiyorsak bunun yolu ligden geçiyor. Ama lig bizim için sadece avrupaya açılan bir kapı, sadece amaç ! Amacımızdan sapanlar takımdan ayrılırlar.
Türkiye Kupası ne olursa olsun bu yıl bizim olacak, hepiniz pırıl pırılsınız bu istediklerimi yapacaksınız... ''Diyerek takım toplantımızı sonlandırdık.
-------------------------
--------------
------------------------- 2 HAFTA SONRA
Haftalar geçtikçe; takıma, şehre, insanlara daha çok alışmaya başladım... Antrenmanlar kıran kırana geçiyor, ciddiyetimin bilincinde olan topçularım kadroda kalabilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı ve buda beni oldukça memnun ediyordu..
Takımdan ayrılacak oyuncularıda az çok belirmeye başlamıştık. Hedeflerimiz büyük, yabancılarımız ise yetersizdi. Hepsi çok iyi çocuklar olmasına rağmen benim istediğim düzeyde değillerdi. Hem piyasaları varken elden çıkarmak gerekiyordu, yapılacak transferler için bütçe gerekliydi...
Spoiler: Takımdan Ayrılanlar
Sow, Waterman, Mabiala, gibi yabancıları henüz piyasaları varken güzel paralara elimizden çıkarmıştık. Bunun yanında Ahmet İlhan, Hakan Özmert gibi yetenekli yerlilerimizede iyi bonservis ücretleri önerdikleri için yollarımızı ayırmak durumunda kaldık. Netice itibariyle bakarsak; giden oyunculardan 17 Milyon €'ya yakın bir gelir oluşturduk bu para bizim çok işimizi görücek, hedefe ulaşmamızda bize yardım edecek topçuları takımımıza kazandırmamız için çok büyük bir kaynak olacaktı...