Elbette Fenerbahçe'yi şampiyon olmak için sevmedik... Şampiyonluğu kaybettik diye Fenerbahçeliliğimiz azalacak, eksilecek değil... Dün saat 21:45'ten önce ne kadar Fenerbahçeliysek bugün yine o kadar Fenerbahçeliyiz...

Ama sevgi sorumluluk ister... Mesele Fenerbahçe sevgisinin azlığı çokluğu değil... Ortada yanlış giden ve saçma birşeyler varsa Fenerbahçeyi sevenler sonuna kadar bunu eleştirecek... Kör sevgi bence sevgi değildir... Kuru kuru eleştiri ne kadar düşünce haysiyeti açısından bir kıymet ifade etmezse, kör sadakatte o kadar yaralayıcıdır...

Birileri bir zaman büyük işler yapmış olabilir... Ama aynı kişi gün gelip saçmaladığında bir zaman yaptığı büyük işler, son yaptıklarının saçma olduğu gerçeğini değiştirmez...

Dünya kuruldu kurulalı böyledir... Büyümek ve büyük sıfatını haketmek için iyi birşeyler yapman lazım... Bunlar çoğaldıkça büyüklüğün tartışılmaz olur... İşte bu noktada önderlerin güçle imtihanı başlar... Dünyayı kan ve gözyaşına boğan ve büyük felaketlere yol açan hadiselerin merkezinde her zaman bu "güçle imtihan" dediğimiz şey vardır... Ne yazzık ki; çok az kişi geçebilir bu sınavı... Çoğunun başı döner ve büyüklüğün uçurumundan aşağı savrulur; malesef onu büyük yapan eseri de heba olur bu süreçte... İşte tarih o esere ağlar; ama o esere öncülük eden lider kendini "yarı-tanrı" sandığı ve artık etrafına, kendisine değer verenlere ve "dost acı söyler" diyenlere kulaklarını tıkadığı, onları adamdan saymaz olduğu ve "aklıma eseni yaparım; kayıtsız şartsız itaat istiyorum; ey kullarım, hünkarınıza şüpheyle mi bakarsınız yoksa" dediği için UÇURUMDAN YUVARLANMAYI çoktan haketmiştir...

Ne yazık... Olan onu büyük yapan esere olmuştur... kendisine değil; çünkü tevazuunu yitirdiği için çarpılmayı haketmiştir...

-Hünkarım!..

-Ne var lala?

-Yeniçeriler kazan kaldırdı; "kelle isterük" diye başladılar; yağma yapıyorlar...