Ben de şunu anlamıyorum, Beşiktaş bu maçta eldeki imkansızlıkların da etkisiyle (Q7, Bobo, Fatih, Nihat gibi hücum futbolcuları yok ve bu yokluktan Ali Kuçik kadroya alınıyor; Holosko, Tabata, Nobre gibi etkisiz adamlarla da hücum oynasak bile çok fazla etkili olamıyoruz) ilk kez defansif oyun oynadı sahada ve geride kalan tüm maçlarda oynadığı hücum futbolu hiçe sayılarak hemen Schuster'in sözü gündeme geldi. Bir takımın sezon içinde birkaç kez de olsa hakkı yok mudur yani defansif oynamaya, ki o kadar da defansif oynadığımızı söyleyemem. Sadece baskı altında oynadık ve o yüzden pek etkili olamadık bazı dakikalarda. Ayrıca Hilbert ve İsmail sürekli ileri çıkarak orta yapmaya çalıştı, hücuma katkı sağlamak için uğraştı. Defansif oyunu düşünsek bu adamlar olmazdı sahada. Schuster'in de orda söylemek istediği şey başka bir şeydi aslında. 'Avrupa'daki liglerde bu kadar defansif futbol yok sahada, ama Türkiye'deki takımlar sürekli o eski dönemin korkak yapıdaki futbolunu oynuyor' idi bana göre. Bu da tabi bizim ligimizi tanımadığını gösteriyor. Hayır ne bekleniyordu ki yani, deplasmanda 1-0 öndeyken hurra 10 kişi saldırıp geride sadece kaleciyi mi bıraksaydık kaderiyle baş başa. Burda GS'li arkadaşlar kızmasın bana ancak o kadar pozisyon yakaladınız da ne oldu, ancak bireysel bir hatayla son dakikada golü güç bela atarak mağlup oldunuz ve o golü de 3 maç aradan sonra atabildiniz. Yani aslında önemli olan hücum oynamak değil, bulduğun pozsiyonları değerlendirmektir. Konya ve Manisa maçlarındaki gibi 20 pozisyon bulup puan kaybedeceğime, bu şekilde oynayıp galip gelirim daha iyi. Futbolun amacı da zaten kazanmak, sadece güzel futbol oynamak ya da sürekli hücum futbolu oynamak değil.