Yazının Devamı...


Başlangıçtan itibaren beğendiğin ve örnek aldığın kaleciler kimler?

Her yönüyle beğendiğim bir kaleci yok. Her kalecinin bir yönünü beğenirim. Van der Sar'ın iki ayağını da kullanması inanılmaz. Buffon gerçekten çok hızlı bir kaleci. Coupet'yi de yine hızı sebebiyle çok beğeniyorum. Bu kalecilerin ortak özelliği de istikrarlı olmaları. Büyük kaleci olmak da zaten istikrar demek. Saydığım kaleciler senelerden beri çok üst düzeyde oynuyor.

DEVİR ÇABUK KALECİ DEVRİ

Schmeichel da örnek alınacak kalecilerden biri sayılabilir mi?

Schmeichel eskiden fazlasıyla örnek alınabilinecek bir kaleciydi ama artık kaleciler de değişti, futbol da. Top ve oyuncular daha hızlı, şutlar daha sert. Eskiden kaleci 1.90'ın üzerindeydi ve kilosu da 90'la 100 arasındaydı. O dönemde kaleci çıktığında herkes korksun istenirdi. Ama günümüzün iyi kalecileri Buffon'a ve Coupet'ye bakarsanız çok daha atletikler. Artık hızlı, kıvrak, beli çabuk dönebilen kaleciler aranıyor. Tek adım ve plonjon diye bir şey kalmadı. Kalecinin çok çabuk birkaç adım atması ve ona göre çok hızlı olması gerekiyor. Hantal kaleciler devri bitti. Kalecinin yeni çağının özelliği çabukluk ve refleks. Tabii ki yine fitness çalışacaksınız ama ağır olmak için değil, patlayıcı güç elde etmek için.

Beğendiğin ve çekindiğin golcüler var mı?

Özellikle bizim forvetlerin hepsini beğeniyorum. Hakan Şükür'ün bu yaşına rağmen inanılmaz bir sıçrama gücü var. Patlayıcı gücü müthiş. Nonda gibi çok hızlı ve isabet yüzdesi yüksek bir oyuncumuz var. Serkan Çalık çok hızlı bir forvet. Ümit Karan da benim için Türkiye'nin en iyi tek vuruş yapan oyuncusu. Ama çekindiğim bir forvet yok.

Kaleci yalnız adam ve yenilen golde direkt hedef gösteriliyor. Bu durum sizin psikolojinizi nasıl etkiliyor?

Dediğim gibi kalecinin psikolojisi çok sağlam olmalı. Kalecilik çok nankör bir meslek. 89 dakika çok başarılı oynayan bir kaleci son dakikada bir gol yer ve bir anda kötü kaleci olur.
İyi bir noktaya geldik.

Galatasaray-Denizlispor maçında Souleymanou birçok topu kurtardı ama son dakikada kötü bir gol yedi. Sen de maçtan sonra yaptığın açıklamada onun için üzüldüğünü söyledin.

Rakip de olsa bir takım kaleci hatasıyla gol yerse asla sevinmem. Tam tersine üzülürüm. Çünkü onun hissettiklerini ben de hissederim. Kendimi onun yerine koyabilirim. Onun yediği gol benim de mideme oturur. O kaleci o anda bir kürek bulup bir delik kazmak ve içine girmek ister. Ancak bunu da yapamazsınız. O golü yedikten sonra belki 5 saniye düşünürsünüz ama 6. saniyeden itibaren yine aynı adam olmak zorundasınız.

Tamam da o geri dönüşü sağlamak için ne yapıyorsun? Psikolojini sağlamak tutmaktan söz ediyorsun ama bunu nasıl sağlıyorsun?

Hayat felsefeleri çok önemli. Elinden geleni yapmış olduğuna inanmak ve değiştiremeyeceğin şeylere kafayı takmamak gerekiyor. Kaleciler kendi hayatlarını yaşar. Hiç kimsenin bir şey düşünmediği anda bile kaleci bir şeyler düşünür. Benim hakkımda da 'Kendi dünyasında yaşıyor' derler ve böyle bir şey de gerçekten var.

İçine kapanık mısın yani?

Hayır. Ama mesela takımım gol attığında herkesle birlikte ben de sevinirim. Ancak birkaç saniye sonra benim düşüncem kaleyi kapatmaktır. Aslında kaleci yalnız adam değil ters adamdır. Herkes oyunu kurmaya, kaleci ise bozmaya çalışır. Futbolun amacı gol atmaktır ve defans oyuncuları bile gol atabilir. Ama oyunu bozan ters adam kalecidir.

Bazı kaleciler için deli denilir. Onlar kendilerini dışa vuranlardır. Sense daha sakin bir yapıya sahipsin.

Almanya'da gördüğüm eğitimde bana 'Bir kaleci takımı sakinleştiren adamdır. Maçın bütün stresli atmosferi içinde oyuncu kalecisine döndüğünde bir güven ışığı alabilmeli' demişlerdi. Takımın huzur noktası kalecidir. Bu sessiz ve sakin olmanız anlamına gelmez. Ama oyuncular 'Top kalecimize geldiği anda rahatlıyoruz' diyebilmeli.

Önünde oynayanların sana güvenmesini bekliyorsun. Önünde oynayan Servet ve Song Türkiye'nin en iyi ikililerinden biri olarak gösteriliyor. Sen de onlarla oynamanın rahatlığını hissediyor musun?

Servet, Song, Emre veya İsmail gerçekten üst seviyede stoperler. Ama aynı zamanda stoperleriniz ne kadar iyiyse bir kaleci için tehlike de o kadar büyüktür. Çünkü o zaman 'Stoperler nasıl olsa her şeyi temizleyecek' diye düşünebilir ve rehavete kapılabilirsiniz. Takımın içindeki en tedirgin adam olmak zorundasınız. Servet'in hava toplarının hemen hemen hepsini kazanacağını bilirim ama kaybedebileceği tek hava topu için her zaman tetikte olmalıyım.

2006'daki şampiyonlukta arkadaşların Fenerbahçe'ye gönderme yaparken sen onları sakin olmaya davet etmiştin. Bu da pek rastlanılan bir davranış biçimi değil.

Sonuçta ben olaylara ters açıdan da bakarım. Bugün biz şampiyon olduysak, 6 hafta sonra bu şampiyonluk bitiyor ve yeni bir yarış başlıyor. Dediğim gibi, futbol günlük bir iştir.

Gelecekle ilgili kariyer planlamanda neler var?

Birçok oyuncu, 'Ben şu takımda oynamak istiyorum' diyebilir ama benim açık ve net hedefim yarın bugünden daha iyi olmak. Her gün bir adım daha ileri gitmek istiyorum. Önümde basamaklar varken neden uzaklardaki ışığa bakayım ki? Ben o basamakların götürdüğü yere giderim. Bazen hedef sandığınız şey değildir hedef olan. Önemli olan o hedefe giderken yürüdüğünüz yoldur.

Bildiğin dillerden söz edelim biraz da…

Beş sene Latince, üç sene Fransızca eğitimi aldım. Kendimi her açıdan eğitmek için üç ay da İspanyolca kursuna gittim. Ama Latince zaten ölü bir dil. Fransızca ve İspanyolca biliyorum dersem yalan olur. Sadece o dili bilen insanlarla konuşabilirim. Yüzde yüz biliyorum dediğim diller ise İngilizce, Almanca ve Türkçe.

Futbol dışındaki hayatında neler var?

Benim için arkadaşlık çok önemli. Çevrem çok dardır. Bu konuda çok seçiciyim. Karşımdaki insana güvenmek çok önemli. Başlangıçta kendimi çok açmam. Güvenebileceğim ışığını görürsem dost olurum. Bunun dışında bir köpeğim var. Ailem benim için çok önemli. Sık sık buraya geliyorlar. Fırsat buldukça ben gidiyorum. Dışarıda yemek yemeyi çok seviyorum. Türkiye'de dışarıda yemek yemek yanlış algılanıyor. Almanya'da insanlar ev gezmelerinde değil dışarıda yemekte buluşur. Bu nedenle benim için dışarıda yemek bir hayat tarzı. Sinemayı da seviyorum.

Bir yerde Candan Erçetin'le akraba olduğunu okumuştum.

Bildiğim kadarıyla akrabalığımız yok. Annem Sakaryalı, babam Marmara Ereğlisi'nden. Ama babamın ailesi Makedonya'dan gelmiş. Candan Erçetin de galiba Makedonya kökenli. Belki araştırılsa bir yerden bağlantı bulunabilir.

Müzikle aran nasıl?

Daha çok yabancı müzik dinliyorum. Maça çıkmadan önce Phil Collins'in şarkılarını dinlerim. Her maçtan önce aynı şarkıyı dinleyince beyin de anlıyor ki 'A, tamam ben maça doğru gidiyorum.' Bu müzik vücuduma ve kafama 'Maça doğru gidiyorsun' sinyalini veriyor