Bir gerçek var, 3 Temmuzdan önce ;

Madalyonun aydınlık olan tarafı bir kulübün, karanlık tarafı bir kulübündü.
Bir kulüp muhteşem bir sezonun ardından şahlanmış, bütün branşları şampiyon bitirmiş, Ekonomisi ile Avrupa'nın en iyi 20 kulübü arasına adını yazdırmış durumda yarınlara bakarken, Diğeri küme düşmemeyi son 3 haftasına girerken garantilemiş, karmaşanın hakim olduğu, yönetimin çöktüğü, ekonomisi ile Türkiye'nin en kötü durumda olan kulübüydü.

Sonra o meşhur 3 Temmuz geldi çattı, Yarınlara umutlarla bakan kulüp karardı, ekonomi battı, başarılara dem vuruldu. Madalyonun aydınlık yüzünden karanlık yüzüne hızlı bir geçiş süreci başladı. Diğer tarafta ise sükunet hakimdi herkes dertlerle uğraşırken bir toparlanma gözlendi, Batacak denilen kulüp çok kısa sürede borçları eritmeye başladı. Oyunculara maaş ödeyemeyen kulüp gitmiş, takır takır maaş ödeyen bir kulüp olmuştu, nitekim çok kısa sürede başarıya yelken açıldı, hem de kendilerinin bile ummadığı şekilde. Madalyonun o köhne karanlık kısmından, aydınlık kısmına ince bir dönüş gerçekleşti.

Mehmet Berk 2 gün önce, Lütfü Arıboğan'da dün ödüllendirildi. Biri bu romanın yazarıyken diğeri "Avrupa kapılarına kapatan prens" adlı bölümün senaristi. Onlar madalyonla oynayan Baba'nın oğulları olsa da bu emeklerinin karşılıklarını almadan bırakmak bir insanlık suçu olurdu, hayırlı olsun.