Mevsimlerden yaz, aylardan Ağustos'tu. İş yoktu, güç yoktu ve yapayalnızdım. Annem, babam emekli olunca ege tarafına sahile yakın bir kasabaya yerleşmişlerdi.
Sonra önümdeki viski bardağından bir yudum aldım. Düşünmeye başladım. Sorun neredeydi ?
Yıllar önce ne zorluklar çekerek girdiğim üniversiteden menajer olma sevdasına ayrılmıştım. Bir şekilde hayalim olan Galatasaray'ın Teknik Direktör koltuğuna oturmuştum, Fatih Terim'in koltuğuna. Hayatımın belki de en heyecanlı senesiydi, Türkiye Ligi'ni rahat kazanmış Şampiyonlar Ligi'nde Yarı Final'e kadar çıkmıştık. Ama ben kolayı sevmiyordum, Kola'yı da sevmem zaten. Çok monoton gelmişti Türkiye Ligi. Sözleşmem bitince takımımdan ayrılmıştım. Yeni maceralara atılmak istiyordum...
Ama dediler ki Fenerbahçe kötüydü, Galatasaray'ın Şampiyon olması kaçınılmazdı. Bakkalı koysak başına yine şampiyon olurlardı. Dediler ki, Şampiyonlar Ligi'nde oraya kadar gitmesi tesadüf bu adamın, tesadüf değilse bile oyuncuların başarısı.
Macera derken, milletin diline düşmüştüm. Hayalim Avrupa'nın önde gelen liglerinde en azından ilk 5'e oynayan bir takımla sözleşme imzalamaktı. Teklif bekledim gelmedi, biraz daha bekledim yine gelmedi. Bir baktım epey beklemişim ben de bazı orta halli takımlara başvuruda bulundum, benden CV'imi istedikleri zaman hevesim kaçtı.
Kendimi insanların göremeyeceği bir depoda duran ve her geçen saniye renklerin siyah - beyaz'a döndüğü bir portre gibi hissediyordum...
Bir yudum daha.
Üzerinden 1 yıl geçmişti ve unutulmuştum. Galatasaray'ın Teknik Direktör koltuğuna asıl sahibi tekrar oturmuştu.
Önümdeki bardaktan bir yudum daha aldım. Saat gece yarısını biraz geçmişti.
Acaba o Üniversiteyi bitirseydim nasıl olurdu? Galatasaray'ın başında kalsa mıydım? Cebimdeki iddaa kuponu tutmuş mudur? Bodrum mu Alanya mı? Kapitalizm? Dünya yuvarlak mı? Babam pasta yapmayı nereden öğrendi?
Kafam çok karışıktı, başımın ağrıdığını hissediyordum. Bardaktaki son yudumu da kafaya dikip, yatak odama doğru yola koyuldum...
Küt!