Blog yazımı burada da paylaşayım;

"Ve bugün de bir Fenerbahçe – Galatasaray derbisi vardı. Maç Şükrü Saraçoğlu’nda heyecan maçtan saatler önce doruğa çıkmış vaziyette, maçı dört gözle bekliyoruz. Neyse arkadaşlarla kahveye beraber gidip izleyelim, izlemeyelim derken saat 18:40′ı buldu ve tek gitmeye karar verdim. Gittiğim kahvede pek iyi anılarım yoktu, bir Galatasaray derbisi kaybetmiş Ali Sami Yen’de bir de unutulmaz şampiyonluk kaçırılan Denizlispor maçını. (Maç sonu bir alt kattan neşeyle ve tezahüratlarla ayrılan Galatasaray’lıların yüzü hala aklımdadır) Gittim, verdik 5 tl girdik içeri. 12-13 kişi var daha, iyi bir yerden kendime bir yer buldum. Zaman geçmek bilmedi, mekân doluyordu ama maç başlamıyordu, bir de hakemlerin geç gelmesi buna eklendi…Neyse oyuncuların hazırlıklarını izlerken oyuncular bir anda kavgaya tutuştu, dedim tamam kafa göz yarılacak ama çok önemli birşey olmadı. Olay sonrası tekrar tekrar gösterilen Kazım’ın Aydın’ı savuruşunu ise tüm kahve alkışlarla destekledi.
Öyle böyle maç başladı ama Fenerbahçe öyle bir presle oynuyor ki gol atması işten değil. Kahvede de her an bir gol olup bağırabilecek bir potansiyel, bir kıpraşma var. Nitekim oldu da, sağdan Alex’in kullandığı frikiği köşede zor kontrol edip çeviren Vederson ve Lugano’nun golü atışı…Bir curcuna koptu gitti, “GOOOOLLL!!” bağırışları gittikçe yükselirkeeeen…DIŞARDAN ÇEVRİLDİ!
Ben alışkındım böyle şeylere, gol olunca asla sevinmez bir 5-6 sn durumu çözer, faul, ofsayt ya da herhangi bir şey olmadığını görüp işimi garantiye alınca sevinirdim. Ancak bugün gelen ilahi bir güç “sevin gitsin” dedi ancak sevincim kursağımda kaldı. Ben biliyordum abi böyle birşey olacağını.
Fenerbahçe inanılmaz bir presle oynuyor, Arda ve kanatlardaki Galatasaray oyuncuları topla buluşunca 2-3-4 Fenerbahçe’li etraflarını sarıyordu. Maçın genelinde de böyle gitti diyebiliriz, Galatasaray oyununu oynayamadı Fenerbahçe ise çok iyi pres yaptı.

Dakika 12 soldan atak gelişiyor, Carlos içeri koşuyor ve ben anlamaya başlıyorum bu atak Carlos’la gol olacak, derken Vederson ortalıyor, Carlos es geçiyor ve tıpkı seneler önce olduğu gibi Alex aynı yerden topu boş ağlara bırakıyor.

1-0

Sevinç bağırışları sarıyor dört bir yanımızı maçı izlemeye devam ediyoruz. İlk yarı öyle böyle Fenerbahçe’nin üstünlüğüyle bitiyor ve bizde ter içinde su alıyoruz. 2. yarı başlıyor, Galatasaray’da hafif bir kıpırdanma ama telaşa gerek yok. 50. dakikalarda bir atak gelişiyor ve Alex ustaca topu önüne alıyor, Leo Franco’yu geçiyor derken yerde ve PENALTI!

Yine bir sevinç bağırışları, topun başında Alex kimsenin tereddütü yok ki top ters köşeye gitmesin…

2-0

Çok geçmiyor, 4 dakika sonra bir korner, Arda kullanıyor Volkan zorda olsa tutuyor ama şans Fenerbahçe yanında değil. Hakan Balta kolaylıkla topu ağlara yolluyor.

2-1

Golden hemen sonra gol yenmesi herkesi üzüyor ve sıkıntılı dakikaların başlayacağını herkes kavrayabiliyor. Çünkü skor oldukça handikaplı. Galatasaray ataklarını geliştiriyor, oyunu Kewell giriyor, ataklar sıklaşıyor ve bir Keita – Roberto Carlos ikili mücadelesinde yumruklar konuşuyor. Keita kırmızı kart görürken Carlos’ta sarı kartla cezalandırılıyor. Biz Fenerbahçe’liler artık rahatlıyor, karşılıklı ataklar geliştiriliyor, Vederson ve kanat oyuncuları yorgun ama hala iş yapabilecek vaziyette. Uzatmalar geliyor +4 veriliyor. Tribünlerde 3-3-3-3-3 sesleri ve sonrasında bir frikik, kahvedekiler Carlos’u anıyor. Ve topun başına o geçiyor, derken bir pas ve top Santos’ta, içeri ortalıyor Güiza’yı aşıyor, ama arkada Gökhan Gönül var, ön direğe ortalıyor ve Güiza harika bir hareketle topu ağlara bırakıyor, herkes rahatlıyor ve bir Galatasaray derbisi daha kazanlıyor
"