Quote Originally Posted by di canio View Post
Bizim milli takımımızın en önemli eksiklerinden birisi uluslararası seviyede futbol oynamayı bilen oyuncular. Almanya Bundesliga'da var da, varsa eğer İngiltere Premier Lig, İspanya La Liga, ve İtalya Serie A'da sürekli forma giyen oyuncular milli takımın iskelet kadrosunu oluşturmalı. Bizim ligimizdekiler uluslararası futbolu Avrupa'daki birkaç maçla görüyor anca. Bu saydığım liglerde oynayanlar hemen her hafta üst düzey futbolcularla, futbol bilinci ve kültürü fazlasyıla gelişmiş futbolcularla mücadele ederek birçok şeyi aşmış oluyorlar. Mesela 2002 DK'daki başarının temelinde Galatasaray'ın üstüste uluslararası maçlara çıkmış, sonunda UEFA Kupası ile taçlandırmış futbolcular yatıyor. Üstüste uluslararası maç yapmak tek başına yeterli değil, buradaki asıl önemli mevzu üst düzey futbolcuların karşısına çıkınca üzerimizdeki ezikliği atabilmek, kendimizi psikolojik olarak onlarla aynı seviyede görebilmek. 2008 AŞ'daki başarının temelinde fazlasıyla Fatih Terim gazı olsa da Zico'nun Fenerbahçeli futbolculara bu eşiği bir nebze de olsa atlatması, yukarıda bahsettiğim standartlarda futbola aşina Hamit Altıntop ve Nihat Kahveci vardı bence.

Yukarıda bahsettiğim uluslarası seviyede futbol oynamayı bilen, bu futbola aşina 2 oyuncudan birisidir Hamit Altıntop. Diğeri de Emre Belözoğlu. Emre Belözoğlu yerli kültürü ve anlayışı ile yetiştiği için uluslararası seviyeden indi bana göre ama henüz Türkiye standartlarına kadar düşmedi. Alman disiplini ile yetişen Hamit Altıntop bence hala o seviyede, tek sıkıntısı yaşadığı uzun ve ağır sakatlık. Bunu da üzerinden atarsa 3-4 sene daha milli takımın bu eksikliğini bir nebze olsa kapatır.

Bizim mümkün mertebe gurbetçi futbolcularımızı yurtdışında bırakmamız, yurtiçindeki yetenekli gençleri de yurtdışında büyük liglerin en azından orta seviye takımlarına pazarlamamız gerek.
Şimdi hem katıldığım hem katılmadığım kısımlar var. Üst düzey futbolculara karşı daha iyi mücadele edebilmek için uluslararası tecrübe çok önemli, doğru. Ancak bizim asıl sorun üst düzey olmayan oyunculara/takımlara karşı bile üstünlük kuramıyor hatta eziliyor oluşumuz (İzlanda'yı kastetmiyorum bunu söylerken, onların neredeyse bütün oyuncuları bahsettiğin tecrübeye sahip). Tabi gene aynı noktaya geliyoruz; bu tür takımları ezebilmek için de gene o tecrübe gerekiyor. Bu tür takımlar karşısında yeterli puanları toplasak zaten büyük takımlara karşı kazanmışız, kaybetmişiz pek önemi kalmaz. Biz direk Hollanda'yı, Almanya'yı yenme hesapları yapacağımıza Letonya'ymış, Azerbaycan'mış bu tür takımları kayıpsız geçmeyi öğrenmeliyiz.

Aynı şey kulüp takımları için de geçerli. Bursaspor kendisinden kat kat zayıf bir takıma eleniyor. Galatasaray Anderlecht gibi nedense çok şişirdiğimiz sıradan bir takıma karşı kendi evinde eziliyor (Mustafa Denizli çok güzel yazdı o maçtan sonra: Galatasaray'ın ilk Anderlecht'in son puanı olur diye). Ama bakıyoruz Rum kulüpleri ŞL'de döktürüyor. Çok mu tecrübeleri var sanki uluslararası alanda. Demek ki sadece tecrübe değil. Katılmadığım kısım da bu zaten. Futbolun doğrularını yaptığın müddetçe kazanma, başarılı olma şansın yüksek.

Son paragrafta yazdığın ise kulüplerimiz yabancı sınırından dolayı böylesi ağlarken pek mümkün görünmüyor bana. Şimdi Fenerbahçe'den Caner, Gökhan gitse kimi alacaksın sağ ve sol beke? Tarık'ı alsan (ki biz aldık) dolduracak mı yerlerini. Ya da zamanında o kadar beğenilen Hasan Ali doldurabiliyor mu? Oyuncu yok abi. Böyle oluncada ya Tarık, Hasan Ali gibi birazcık parlayanları kapmaya çalışıyor ya da gurbetçilere saldırıyorsun ister istemez. Başka çaren yok çünkü.