Quote Originally Posted by Walter Sakana View Post
Milli takımın yok doğru ama kulüplerimizin var. Galatasaray'ın Şampiyon Kulüpler Kupası Yarı Finali var. Fenerbahçe'nin dönemin en güçlü takımlarından efsane Bordeaux'u elemesi var. Trabzonspor'un kendi sahasında birçok Avrupa devini devirmesi var. Keza kaçtır değindiğim milli takımın 2002'de olan ancak 90'lı yıllarda yani yabancı sınırının düşük olduğu yıllarda yetiştirilen oyuncularla gelen Dünya 3.lüğü var. İstisnalar da var; Fenerbahçe'nin birçok yabancı oyuncuyla Şampiyonlar Ligindeki çeyrek finali gibi, yabancı sayısının yüksek olduğu dönemde milli takımın Euro 2008 yarı finali gibi...
Burada ki takım başarıları daha sonra yüksek yabancı sayısı ile yine yakalanıldı ya da yanına yaklaşıldı.
Fenerbahçe yarı finalin eşiğinden döndü brezilya ekolü ile.
Ama sonrası gelmedi ne o yabancı sınırı 2 3 olduğu zaman sonrası devamı geldi başarıların ne de 6 7 8 olduğunda.
Yöneticilerin fevri hatalı kararları olsun yine eğitim konusunda alttan yetişen oyuncuların yetersizliği olsun istikrarı sağlayamadı ve başarılar hep saman alevi gibi parlayıp sönen olaylar gibi kaldı bi köşede.
Galatasarayın Uefa yı kazandığı kadro da zaten yıllarca milli takımın iskeleti oldu milli takıma en başarılı dönemlerini yaşatan ekibin en büyük parçası oldu.
Bu da perpetua nın tespitine çıkarıyor bizi.


İşte buna katılmıyorum. Özellikle başa gelen hoca önem kazanıyor şu anki durumda. Euro 2008'de takımın başında Hiddink olsaydı gene yarı finale çıkabilir miydik sence?
Benim demek istediğim eğer felsefesi olan bir milli takımımız ve alttan iyi eğitim almış gelen bir oyuncu ekibi olursa o zaman hoca isimlerini çok tartışmayız.
Milli takım gibi bir yerde hocanın etkisi çok fazla olmamalı bana göre.
Sadece bizim felsefemize uyuyor mu uymuyor mu ona baklılır.
Şimdi ki durum içersinde ise tabi ki oyuncuları birebir çok iyi motive edecek her oyuncunun saygı duyacağı, gözünün korkacağı, medyanın bulaşmaya gözünün yemeyeceği, herkese her açıklamayı yapıp, takım benim takımım havası verecek kararları çok sorgulanmayacak soyunma odasında ateş gibi bir hocaya ihtiyacımız var.
Çünkü bu oyunculardan faydalanmak için ancak böyle bir adam gelmesi gerekiyor.İkimizin de bahsettiği eğitim eksikliği bunun getirdiği başarıları olağan yada sürekli bir hale getirmiyor.
Her zaman bir F.Terim gelmez ya da çok iyi bir jenerasyon iyi bir Şenol Güneş'e Mustafa Denizli'ye denk gelmez..



Bunları devamlı hale getirecek adımlar atılmalı ki gelen hoca ekstra bir lider olmadan çok ekstra motivasyon gazlama özelliği olmadan başarılı olabilsin.
2008 Performansı tarihte bir kere iki kere ancak olur.Bu gibi performanslara ihtiyacımız yok bence, devamlılığı olan bir milli takımı tercih ederim.
Gerçi 2008 de aldığımız keyif yaşadığımız heycan küçümsenecek bir olay değil ama 10 yılda bir turnuvaya gidip böyle heyecanlar yaşayıp sonrasındaki elemelerde böyle rezillikler uğraşmaktansa her turnuvaya katılıp gruplardan çıkan daha yukarları zorlayan bazen sıkıcı oynayan ama sonuç alan bir milli takım olsun isterim.
O zaman Hiddink gelse bu potansiyeli belki de final dahi oynatabilir.

De bunlar hayalden öteye gitmez ya neyse


Yabancı sınırı yüksek olduğu için yerli oyuncular gereğinden fazla değer kazanıyorlar. Bugün az biraz gelecek vadeden Alper Potuk için kulübü kapıyı 5 milyon Euro'dan açıyor mesela. Alper tamam yetenekli ama maç kazandıran, maçın kaderini etkileyen bir oyuncu mu? Daha neyi kanıtladı ki? Bugün Galatasaray biraz mecburen de olsa Semih ve Emre'ye şans verip altyapıdan çok değerli 2 oyuncu kazanmış olmadı mı? Ekonomik olarak bakarsak Alper transferine milyonlarca euro harcamak yerine hem düşük senelik ücret ödediği hem de en az Alper'e istenen bonservis bedeline satabileceği bir oyuncu kazanmadı mı? Demek ki şans verilince oluyormuş. Ama Servet sakatlanmasa, Arda gitmese belki ikisi de halen A2 takımında veya kiralık olarak başka takımlarda oynuyor olacaklardı.

Altyapıdan oyuncu yetiştirebilen ve o oyunculara yeterli şansları veren bir ülke olsak bende yabancı sınırının yükseltilmesine sıcak bakarım. O zaman rekabet daha fazla olur barahir'in dediği gibi. Ama altyapıdan oyuncu yetişmediği ve 40 yılda bir yetenekli oyuncu çıktığı için yabancı sayısının yüksek olması zarar veriyor futbolumuza. O çıkan yetenekli oyuncular da yabancılardan ötürü yeterli forma şansı bulamıyorlar genellikle. Bugün siz Fenerbahçeli arkadaşlarım skor 3-0 olmuş alsana oyuna Recep'i, Salih'i diye kızmıyor musunuz teknik direktörünüze? Yani maç kopmuşken bile o şansları vermiyoruz gençlerimize. Oysa koskoca Barcelona'ya bakıyoruz, Dünya kupasının en iyi kalecisi seçilmiş Rüştü'yü altyapıdan çıkan çaylak Valdes'in arkasında yedek olarak oturtuyor uzun vadeli düşünebildikleri için. Altyapıdan çıkan oyunculara değer verdikleri için.

Bir de yabancı sayısı 6 iken Alper'e 5 10 milyon euro isteyenler yabancı sayısı 2 3 olduğunda 15 20 isteyecekler.
Çünkü yine konuştuğumuz eğitim eksikliği ve büyük kluplerin altyapıya vermedikleri önem onları kısır bir döngünün içine sokacak, orda yetiştirilmişi var diğeri kapmadan bizim kapmamız lazıma dönecek.
Yabancı sınırı 3 olsa bugün ile yine hemen hemen aynı sayıda genç oyuncu çıkar.
Alper 1 ise 2 tane olur en fazla.
Harcanan paralar aynı kalır kendi içimizde pazarı iyice şişirmiş oluruz havaya uçar gider milyonlar.
Tuhaf tuhaf bir sürü gurbetçi gelir.
Yani eğitim konusunda gereken devrim yapılmadıkça bu döngünün içinden ne yabancı sayısını arttırıp çıkabiliriz ne de düşürerek.
Arttırmanın sadece kluplerimize faydası olur.
Avrupada belki başarılarımız artar Ordu falan daha iyi kadrolar kurar iyi hocalar eşliğinde.
Kötünün iyisi arttırmak yani bana göre..